Bugünlerde
asgari ücret ile ilgili hükümet ve işçi temsilcileri arasında görüşmeler
oluyor. Herkesin telaffuz ettiği rakamlar ayrı ayrı. Her bir kesim kendi
penceresinden olaya bakıyor.
Kim nasıl
bakarsa baksın hesap belli, kitap belli. En alt sınırdan bir kira, yanına
elektrik, su, doğalgazı yaz. Yanına ulaşım, giyim ve gıda fiyatlarını
koy. Hesap hemen ortaya çıkar. Masa başında bu işi düşünüp taşınmaya
gerek yok. Sokağa çık, halka sor, sana anında bir hesap çıkarır. Hem en
gerçeğinden, hem de canlı olarak bu işi yaşayandan öğrenirsin. Aslında bu işi
bilmiyor değiller. Bilmemezlikten geliyorlar. Yoksa bilinmeyecek bir şey değil.
Ama masa başında oturmuş, en azı yirmi bin maaş alan, altında arabası,
masrafları da başka kurumlardan karşılanan insanların yaptığı görüşme de öyle
içten ve dişe diş de olmuyor maalesef. Bugün asgari ücret açlık sınırının
altında olmamalı. Bir devletin kurumu her ay açlık sınırı diye ülkede olan bir
gerçeği araştırıp açıklıyor. Tüm ülkeye ilan ediyor ki, bu meblağın altında
para kazanan bu ülkede açtır diyor. Hal böyle iken bu işi görüşenler ve hükümet
bu açlık sınırının altında bir ücret verebiliyor. O zaman adama demezler mi bu
ne perhiz bu ne lahana turşusu diye.
Türkiye’de bir
yılda fakir ile zengin arasındaki makas öyle bir açıldı ki artık hesaplanmıyor
bile. Bir zengin ağzını açıyor milyonları bin lira gibi sayıyor. Zavallı fakir
akşam evinde pişireceği yemeğin hesabını yapıyor. Fakirin alacağı üç beş
kuruşluk maaş zammına da daha eve götüremeden üç harflilerin zam furyası ile el
konuluyor. Herkes ürünlerine zam yapıyor. Kendini korumaya alıyor. Ama fakirin
bir şeyi yok ki zam yapsın. Bütün yük fakirin sırtına biniyor. Hükümet acil
olarak sebepsiz zam yapanların yakasına yapışmalı. Önce kendi kurumlarından
başlayarak zamların takibini yapmalı. Sorumlular hakkında caydırıcı cezalar
vermeli. Yoksa kaşıkla verip kepçe ile alan bir sistemde yapılan zamların
hiçbir olumlu etkisi olmuyor. Hatta çok kişiden duymaya başladım: ‘Zamlar
olmasın biz de zam almayalım’ diye. Çünkü fakirin aldığı bir zamma karşılık
zengin malına üç zam yapıyor. Zamcının biri üretici, diğeri hükümet, bir diğeri
de satıcı. Üreticiyi dinliyorsun hükümeti suçluyor, satıcıyı dinliyorsun
üreticiyi suçluyor.
Herkes
elini taşın altına koyacak ve kazancından biraz feragat edecek. Bu milletin alt
tabakasındaki fakir fukarayı, asgari ücretliyi rahatlatacak. Yoksa alt tabaka
bir sallandı mı bütün ülkede deprem olur. Bu zor zamanda sizi bu günlere
getiren bu millete olan borcunuzu yerine getirin. Hem üretici hem de hükümet bu
konuda fedakarlık yapmalı. Fakirleri ve asgari ücretlileri rahatlatmalı.