Diyarbakır’da İTTİHADUL ULEMA tarafından düzenlenen bu
seneki Âlimler Buluşmasının teması gerçekten çok önemliydi; İslami Uyanışa
Rehberlik Etme… Bundan başka yol, başka çare de yok… Bu dini en iyi bilenler,
bu dinle halkın arasında köprü görevi görmeli. Halkı bu dinle buluşturmalı.
İslami uyanışa rehberlik etmeli.
Ama ne yazık ki bu konuda Müslümanlarının önünde aşılması
gereken çok ciddi bir sorun var. Bu da ulemanın, alimlerin bilinçlenmesi
sorunu… İslam dünyasındaki alimlerin büyük çoğunluğu İslami uyanışa rehberlik
edecek donanıma, bilinç düzeyine sahip değil.
Merhum Ali Şeriati, “Allah’ım! Aydınlarımıza iman,
âlimlerimize bilinç ver” diye dua ediyor. Evet, İslam dünyasında aydınların
iman, âlimlerin ise bilinç sorunu var. Ülkemizde de aynı durum söz konusu…
Türkiye’de iki asra yakındır güç aydınların elinde… Toplumun
siyasi, kültürel, hatta ekonomik ve askeri hayatını onlar yönlendiriyor.
Siyaset onların kontrolünde. Sanata, edebiyata, sinemaya, tiyatroya, şiire,
romana, resme, müziğe onlar hâkim. İstedikleri gibi halkı yönlendiriyorlar.
İstedikleri düşünceyi, akideyi, yaşam tarzını onlara dayatıyor ve
yaptırıyorlar.
Âlimler Buluşmasına katılan İlahiyatçı, Sosyolog Ali
Bulaç’ın dediği gibi; bu aydınlar laik zihniyete sahip. Yani Türkiye’de her şey
laik aydınların kontrolünde ve bunlar hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmadan,
hiçbir sınır tanımadan Batıya, Batının din dışı, din karşıtı kültürüne, yaşam
tarzına hizmet ediyorlar. Halkı Allah’tan ve İslam’dan uzaklaştırmak için
Avrupa’nın, Batının her türlü kirli projesinin gönüllü uygulayıcıları
oluyorlar.
Durum böyle olunca bu ülkenin Müslüman halkı her geçen gün
İslam’dan uzaklaşıyor, İslami değerleri unutuyor, genç nesiller İslam’dan habersiz
yaşıyor. Her türlü bozulma, savrulma, yozlaşma önü alınamaz bir şekilde
katlanıp artıyor.
İman ve bilinç sahibi bir avuç dindar aydın, sorumluluğunun
farkında olan çok az sayıdaki alim bu gidişata dur demek için çabalıyor,
çırpınıyor ama yetersiz kalıyor.
Halbuki ülkemizde on binlerle ifade edilebilecek İslam âlimi
var. Halkın saygı gösterdiği, takvalı, İslami ilimlere vakıf yüzlerce âlim
yaşıyor bu topraklarda. Ancak bu âlimler siyasetten uzak duruyor, siyaseti
çirkin biliyor, halkın İslam düşmanı kesimlerin insafına terk edilmesine
ilgisiz kalıyor. İyiliği emredip kötülükten men etme görevini hakkıyla
yapmıyor. Tebliğ çalışmasını yapsa bile bireysel ve sınırlı bir çaba oluyor.
Türkiye’de halkın ihyası İslam âlimlerinin bilinçlenmesinden
geçiyor. İslam âlimleri silkinmeli, toparlanmalı, Peygamberin varisi olma
sorumluluğunu yüklenmeli. İslam âlimleri bir araya gelerek örgütlenmeli, bir
güç oluşturmalı. Ve mesailerini halkın aydınlanmasına, ihyasına vakfetmeli.
Toplumu dönüştürecek alanlarda söz sahibi olmalı. Siyasette, kültürel
konularda, sanat ve edebiyatta rehberlik görevini üstlenmeli. Halkın ekonomik
sorunlarıyla da ilgilenip maddi kalkınması içinde çaba sarf etmeli.
İslam âlimleri, Peygamberin misyonunu yüklenip, örgütlü bir
şekilde kötülükle, kötülük odaklarıyla mücadele etmeli, meydanı İslam düşmanı,
Batıcı aydınların inisiyatifine terk etmemeli. Bu mazlum halkın kaderini bir
avuç laik aydın tayin etmemeli, edememeli…