Şu dünya hayatı bir imtihandır. İmtihan
insanı geliştirmek, onun varlığındaki kabiliyetleri ortaya çıkarmak içindir.
Yoksa Allah Teala’nın kimseyi cezalandırıp kahretme gibi bir maksadı olamaz.
İmtihan elbette ki kolay olmayacaktır. Bir tohum ve çekirdeğin özünde saklı
olanı ortaya çıkarıp ağaç olabilmesi için toprağa atılmayı, başına kar ve
yağmurun yağmasını kabul etmeyi kabullenmesi gerekir. Hayır, ben ambarda kalmak
istiyorum diyen bir tohumun akıbeti ya çürümek veya da fareye yem olmaktır.
İnsanlar bazı zorluklarla sınanırlar. Bu
sınanmanın hayır değil, sade şer olduğunu düşünmek tamamen yanlıştır. Allah
kullarına hayır ve kolaylığı diler elbette. İnsan çoğu kez mevcut bazı olaylara
karşı önlem ve tedbirini almadığı için şer sonuçları ortaya çıkar. Yani
insandır o şerlerin ortaya çıkmasına sebep. İnsana ulaşan hayır Allah’tan, şer
ise kendindendir.
Deprem jeolojik bir olaydır ve yerküreyi
oluşturan sistemin doğal bir parçasıdır. Bizler bu olaya karşı tedbir
almadığımız için zarar görüyoruz.
Nice şer bildiğimiz olayların sonuç
itibariyle hayır olduğunu anlatan birçok tecrübe ve kıssa var. İşte onlardan
bir tanesi:
“Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza
geçirerek battı.
Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar
küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.
Adam ilk günler kendisini kurtarması için
Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne
giden…
Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve
zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe
yaptı.
Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan
konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.
Günler hep aynı şekilde geçiyordu.
Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku
gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu.
Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe
çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü.
Duman, göğe yükseliyordu.
Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.
Keder ve öfke içinde donakaldı.
Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği
bir kulübe bile kalmamıştı.
"Allah'ım, bunu bana nasıl
yapabildin?" diye feryat etti.
O geceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi.
O kadar dua ettiği halde, başına bu olay
geldiği için sitemler etti.
Ertesi sabah erken saatlerde, adaya
yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı!
Bitkin adam kendisini kurtaranlara sordu;
"Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"
Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı:
"Dumanla verdiğiniz işareti gördük!"
Canımızı sıkan, göz yaşlarımızı inci gibi
döküveren olaylar sessiz bir kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesi belki
de…
"Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi
ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir. Siz bilmeseniz de ALLAH
bilir". (Bakara,216)
Geçen hafta memleketimizde yaşanan deprem
olayı aslında bizim bu olaya karşı duyarsız ve tedbirsiz olduğumuzu ortaya
koyuyor, başka değil. Her zaman tekrarlanıp duran bu hadiseyi anlamamak,
görmezden gelmek bizi bu derecede yıkım ve üzüntüye sevk etti. Dileğimiz o ki,
rabbim bu acıdan ders almayı bize öğretsin. Bir daha böyle bir felaketi
yaşamamak için tedbir alıp hazırlıklı olmayı nasip etsin. Bu feci olayda
hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet, yakınlarına da sabır ihsan eylesin
Rabbim.