ZAFERE
KADAR DURMAK YOK!
7
Ekim’den bu yana 2,5 ay geçti ve siyonist terör rejiminin sivillere yönelik
saldırı, katliam ve soykırıma varan vahşetleri durmak bilmiyor.
İsrail
Terör Örgütü (İTÖ)’nün Kassam, Kudüs Tugayları ve diğer direniş grubu
mücahidleri karşısında varlık gösteremeyip verdiği ağır kayıplar karşısında
sivillere daha fazla saldırıyor. Sivillerin barındığı yerlere kasıtlı olarak
saldırı düzenliyor. Hastaneler, camiler, kiliseler ve BM’nin okul ve
tesislerine dünya kamuoyundan çekinmeden göz göre göre katliamlar düzenliyor ve
bunu gizleme gereği duymuyor.
Büyük
şeytan ABD ve başkanı Biden ile Avrupa ülkelerinden aldığı sınırsız destek ve
BMGK’da aldığı koruma ile pervasız bir şekilde sivil katliamlarına devam
ediyor. Zaman zaman ülkemizde TV’lerde yapılan yorumlarda ABD’den yapılan
açıklamalarda; ABD ve İTÖ ile baş terörist Netanyahu arasında çelişki olduğu
vs. söylense de geçtiğimiz cuma günü katıldığım 9 radyonun ortak yayınında
“Gazze Özel Programında” söylediğim gibi, bu tamamen dünya kamuoyunu oyalamaya
yönelik taktiksel yaklaşımlardır. Dünya kamuoyuna bu açıklama yapılırken,
İTÖ’ye el altından ‘istediğini yap’ deniliyor. Bu açıklamalar tamamen “tavşana
kaç, tazıya tut” yaklaşımıdır. Kimse bu numaraları yemiyor artık.
İTÖ’nün
sivillere yönelik sınır tanımayan barbar katliamları direniş cephesinde bir
başarı elde etmediğini ve 7 Ekim’de çok önemli adamlarının direnişçilerin
elinde olduğunu gösteriyor. Bu ‘kuduz domuz’ gibi saldırıları Kassam ve diğer
direniş grubu mücahidlerini bu esirleri serbest bırakmaya zorlama amaçlı veya
esirlerin kurtarılma imkanı yoksa, rehin alanlarla birlikte ortadan
kaldırılmasını öngören “Hannibal Protokolü” gereği hepsini birlikte öldürmeyi
amaçlıyorlar. İTÖ bu protokolü kendi halkından da yaklaşık 20 yıl boyunca
gizlemiş. İşte bu protokol bile siyonistlerin hem kendi halkı hem de insanlık
için ne kadar tehlikeli ve sapkın bir inanca sahip olduklarını gösteriyor.
Sapkın
siyonist inançları gereği kendileri dışındaki insanları köle, hayvan ve
kendilerine hizmet etmek üzere yaratıldıklarına inandıklarından kimseyi
öldürmekten çekinmiyorlar. İnsanlık düşmanı bu sapkınları durduracak tek şey
güçtür. Karşılarında korkacakları caydırıcı bir güç görmedikleri sürece
durmayacaklardır. 7 Ekim’den bu yana zaten dünyaya sundukları ne kadar algı
varsa hepsi yerle bir oldu. Güçlü ordu ve istihbarat balonları söndü.
Direnişçiler karşısına çıkacak cesaretleri olmadığı için sivillere
saldırıyorlar. Dünya Müslümanları olarak mücahidleri yalnız bırakmamalıyız. ABD
ve Avrupa İTÖ’ye sınırsız destek verirken Müslüman ülkeler hâlâ “Temas grubu”
ve ziyaretleri ile zaman geçiriyor. Bu zulüm bu şekilde durdurulamaz. Yemen,
Lübnan Hizbullahı ve Irak Hizbullahı dışında fiili olarak harekete geçen yok.
Bunlarla yetinmek yeterli değil. Müslüman ülke yöneticileri bu pasif ve ürkek
tutumlarını devam ettirirlerse Müslüman halklar ve dünya vicdanı sınırları aşıp
bu zulümlere son vermek üzere harekete geçecektir.
Gazze’ye
yönelik saldırılar devam ettiği sürece gerek boykot gerekse de ülke
yöneticilerine baskı uygulamak amacıyla dünya genelinde Gazze’ye destek
gösterilerine aralıksız devam etmeliyiz. Aksa özgürleşmeden ve tam bir zafer
elde edilmeden bu konuda gevşeklik ve atalet göstermemeliyiz. Gazze ve Aksa
gündemi ve bilincini kuşanmalı ve bunu evlatlarımıza belletmeliyiz. Yapılan
zulümleri nesillerimize anlatmalı ve bu öfkeyi devamlı diri tutmalıyız.
Şeyh
Said efendiye saldırılar!
Gazze
saldırıları gündemdeyken içimizdeki siyonistler de hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
İslam ve Müslümanlar adına hangi değerimiz varsa ona saldırmaktan çekinmiyorlar
ve bunun için fırsat kolluyorlar. Basın, akademi, siyaset, sanat ve diğer
alanlarda varlık gösteren ve asıl kimliklerini gizleyen içimizdeki siyonistler,
7 Ekim’den bu yana İTÖ’ye bir şey söylemedikleri gibi, ona güzelleme yapıp
temize çıkarma gayreti içinde oldular ve HAMAS’a “terörist” damgası vurmaya
çalıştılar. Bu kesimler şimdi de Diyarbakır’da yeni açılacak bir bulvara Şeyh
Said Efendi’nin isminin verilmesini fırsat bilerek saldırmaya başladılar.
Bre
gafiller! Şeyh Said Efendi her şeyden önce bu milletin bağrından çıkmış mümtaz
bir şahsiyettir. Ve siz patlasınız da çatlasanız da bu halk onu ve dava
arkadaşlarını hep hayırla yâd edip, yollarını takip edecektir.
Şeyh
Said Efendi ve dava arkadaşlarına laf söyleyenlere ve sözde gazeteci geçinen
soytarılara tek bir sözüm var: “Şeyh Said’e ve dava arkadaşlarına kurban olun!”
Ayrıca siz kim oluyorsunuz da Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarına “Hain” diyorsunuz? Hain arıyorsanız Hınıs’tan hain çıkmaz, önce aynaya sonra Selanik ve Kıbrıs’a bakın. Jöntürklere bakın, İttihadçılara bakın, onların tohumlarına bakın. Vessel7 Ekim’den bu yana 2,5 ay geçti ve siyonist terör rejiminin sivillere yönelik saldırı, katliam ve soykırıma varan vahşetleri durmak bilmiyor.
İsrail
Terör Örgütü (İTÖ)’nün Kassam, Kudüs Tugayları ve diğer direniş grubu
mücahidleri karşısında varlık gösteremeyip verdiği ağır kayıplar karşısında
sivillere daha fazla saldırıyor. Sivillerin barındığı yerlere kasıtlı olarak
saldırı düzenliyor. Hastaneler, camiler, kiliseler ve BM’nin okul ve
tesislerine dünya kamuoyundan çekinmeden göz göre göre katliamlar düzenliyor ve
bunu gizleme gereği duymuyor.
Büyük
şeytan ABD ve başkanı Biden ile Avrupa ülkelerinden aldığı sınırsız destek ve
BMGK’da aldığı koruma ile pervasız bir şekilde sivil katliamlarına devam
ediyor. Zaman zaman ülkemizde TV’lerde yapılan yorumlarda ABD’den yapılan
açıklamalarda; ABD ve İTÖ ile baş terörist Netanyahu arasında çelişki olduğu
vs. söylense de geçtiğimiz cuma günü katıldığım 9 radyonun ortak yayınında
“Gazze Özel Programında” söylediğim gibi, bu tamamen dünya kamuoyunu oyalamaya
yönelik taktiksel yaklaşımlardır. Dünya kamuoyuna bu açıklama yapılırken,
İTÖ’ye el altından ‘istediğini yap’ deniliyor. Bu açıklamalar tamamen “tavşana
kaç, tazıya tut” yaklaşımıdır. Kimse bu numaraları yemiyor artık.
İTÖ’nün
sivillere yönelik sınır tanımayan barbar katliamları direniş cephesinde bir
başarı elde etmediğini ve 7 Ekim’de çok önemli adamlarının direnişçilerin
elinde olduğunu gösteriyor. Bu ‘kuduz domuz’ gibi saldırıları Kassam ve diğer
direniş grubu mücahidlerini bu esirleri serbest bırakmaya zorlama amaçlı veya
esirlerin kurtarılma imkanı yoksa, rehin alanlarla birlikte ortadan
kaldırılmasını öngören “Hannibal Protokolü” gereği hepsini birlikte öldürmeyi
amaçlıyorlar. İTÖ bu protokolü kendi halkından da yaklaşık 20 yıl boyunca
gizlemiş. İşte bu protokol bile siyonistlerin hem kendi halkı hem de insanlık
için ne kadar tehlikeli ve sapkın bir inanca sahip olduklarını gösteriyor.
Sapkın
siyonist inançları gereği kendileri dışındaki insanları köle, hayvan ve
kendilerine hizmet etmek üzere yaratıldıklarına inandıklarından kimseyi
öldürmekten çekinmiyorlar. İnsanlık düşmanı bu sapkınları durduracak tek şey
güçtür. Karşılarında korkacakları caydırıcı bir güç görmedikleri sürece
durmayacaklardır. 7 Ekim’den bu yana zaten dünyaya sundukları ne kadar algı
varsa hepsi yerle bir oldu. Güçlü ordu ve istihbarat balonları söndü.
Direnişçiler karşısına çıkacak cesaretleri olmadığı için sivillere
saldırıyorlar. Dünya Müslümanları olarak mücahidleri yalnız bırakmamalıyız. ABD
ve Avrupa İTÖ’ye sınırsız destek verirken Müslüman ülkeler hâlâ “Temas grubu”
ve ziyaretleri ile zaman geçiriyor. Bu zulüm bu şekilde durdurulamaz. Yemen,
Lübnan Hizbullahı ve Irak Hizbullahı dışında fiili olarak harekete geçen yok.
Bunlarla yetinmek yeterli değil. Müslüman ülke yöneticileri bu pasif ve ürkek
tutumlarını devam ettirirlerse Müslüman halklar ve dünya vicdanı sınırları aşıp
bu zulümlere son vermek üzere harekete geçecektir.
Gazze’ye
yönelik saldırılar devam ettiği sürece gerek boykot gerekse de ülke
yöneticilerine baskı uygulamak amacıyla dünya genelinde Gazze’ye destek
gösterilerine aralıksız devam etmeliyiz. Aksa özgürleşmeden ve tam bir zafer
elde edilmeden bu konuda gevşeklik ve atalet göstermemeliyiz. Gazze ve Aksa
gündemi ve bilincini kuşanmalı ve bunu evlatlarımıza belletmeliyiz. Yapılan
zulümleri nesillerimize anlatmalı ve bu öfkeyi devamlı diri tutmalıyız.
Şeyh
Said efendiye saldırılar!
Gazze
saldırıları gündemdeyken içimizdeki siyonistler de hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
İslam ve Müslümanlar adına hangi değerimiz varsa ona saldırmaktan çekinmiyorlar
ve bunun için fırsat kolluyorlar. Basın, akademi, siyaset, sanat ve diğer
alanlarda varlık gösteren ve asıl kimliklerini gizleyen içimizdeki siyonistler,
7 Ekim’den bu yana İTÖ’ye bir şey söylemedikleri gibi, ona güzelleme yapıp
temize çıkarma gayreti içinde oldular ve HAMAS’a “terörist” damgası vurmaya
çalıştılar. Bu kesimler şimdi de Diyarbakır’da yeni açılacak bir bulvara Şeyh
Said Efendi’nin isminin verilmesini fırsat bilerek saldırmaya başladılar.
Bre
gafiller! Şeyh Said Efendi her şeyden önce bu milletin bağrından çıkmış mümtaz
bir şahsiyettir. Ve siz patlasınız da çatlasanız da bu halk onu ve dava
arkadaşlarını hep hayırla yâd edip, yollarını takip edecektir.
Şeyh
Said Efendi ve dava arkadaşlarına laf söyleyenlere ve sözde gazeteci geçinen
soytarılara tek bir sözüm var: “Şeyh Said’e ve dava arkadaşlarına kurban olun!”
Ayrıca
siz kim oluyorsunuz da Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarına “Hain” diyorsunuz?
Hain arıyorsanız Hınıs’tan hain çıkmaz, önce aynaya sonra Selanik ve Kıbrıs’a
bakın. Jöntürklere bakın, İttihadçılara bakın, onların tohumlarına bakın.
Vesselam…
7
Ekim’den bu yana 2,5 ay geçti ve siyonist terör rejiminin sivillere yönelik
saldırı, katliam ve soykırıma varan vahşetleri durmak bilmiyor.
İsrail
Terör Örgütü (İTÖ)’nün Kassam, Kudüs Tugayları ve diğer direniş grubu
mücahidleri karşısında varlık gösteremeyip verdiği ağır kayıplar karşısında
sivillere daha fazla saldırıyor. Sivillerin barındığı yerlere kasıtlı olarak
saldırı düzenliyor. Hastaneler, camiler, kiliseler ve BM’nin okul ve
tesislerine dünya kamuoyundan çekinmeden göz göre göre katliamlar düzenliyor ve
bunu gizleme gereği duymuyor.
Büyük
şeytan ABD ve başkanı Biden ile Avrupa ülkelerinden aldığı sınırsız destek ve
BMGK’da aldığı koruma ile pervasız bir şekilde sivil katliamlarına devam
ediyor. Zaman zaman ülkemizde TV’lerde yapılan yorumlarda ABD’den yapılan
açıklamalarda; ABD ve İTÖ ile baş terörist Netanyahu arasında çelişki olduğu
vs. söylense de geçtiğimiz cuma günü katıldığım 9 radyonun ortak yayınında
“Gazze Özel Programında” söylediğim gibi, bu tamamen dünya kamuoyunu oyalamaya
yönelik taktiksel yaklaşımlardır. Dünya kamuoyuna bu açıklama yapılırken,
İTÖ’ye el altından ‘istediğini yap’ deniliyor. Bu açıklamalar tamamen “tavşana
kaç, tazıya tut” yaklaşımıdır. Kimse bu numaraları yemiyor artık.
İTÖ’nün
sivillere yönelik sınır tanımayan barbar katliamları direniş cephesinde bir
başarı elde etmediğini ve 7 Ekim’de çok önemli adamlarının direnişçilerin
elinde olduğunu gösteriyor. Bu ‘kuduz domuz’ gibi saldırıları Kassam ve diğer
direniş grubu mücahidlerini bu esirleri serbest bırakmaya zorlama amaçlı veya
esirlerin kurtarılma imkanı yoksa, rehin alanlarla birlikte ortadan
kaldırılmasını öngören “Hannibal Protokolü” gereği hepsini birlikte öldürmeyi
amaçlıyorlar. İTÖ bu protokolü kendi halkından da yaklaşık 20 yıl boyunca
gizlemiş. İşte bu protokol bile siyonistlerin hem kendi halkı hem de insanlık
için ne kadar tehlikeli ve sapkın bir inanca sahip olduklarını gösteriyor.
Sapkın
siyonist inançları gereği kendileri dışındaki insanları köle, hayvan ve
kendilerine hizmet etmek üzere yaratıldıklarına inandıklarından kimseyi
öldürmekten çekinmiyorlar. İnsanlık düşmanı bu sapkınları durduracak tek şey
güçtür. Karşılarında korkacakları caydırıcı bir güç görmedikleri sürece
durmayacaklardır. 7 Ekim’den bu yana zaten dünyaya sundukları ne kadar algı
varsa hepsi yerle bir oldu. Güçlü ordu ve istihbarat balonları söndü.
Direnişçiler karşısına çıkacak cesaretleri olmadığı için sivillere
saldırıyorlar. Dünya Müslümanları olarak mücahidleri yalnız bırakmamalıyız. ABD
ve Avrupa İTÖ’ye sınırsız destek verirken Müslüman ülkeler hâlâ “Temas grubu”
ve ziyaretleri ile zaman geçiriyor. Bu zulüm bu şekilde durdurulamaz. Yemen,
Lübnan Hizbullahı ve Irak Hizbullahı dışında fiili olarak harekete geçen yok.
Bunlarla yetinmek yeterli değil. Müslüman ülke yöneticileri bu pasif ve ürkek
tutumlarını devam ettirirlerse Müslüman halklar ve dünya vicdanı sınırları aşıp
bu zulümlere son vermek üzere harekete geçecektir.
Gazze’ye
yönelik saldırılar devam ettiği sürece gerek boykot gerekse de ülke
yöneticilerine baskı uygulamak amacıyla dünya genelinde Gazze’ye destek
gösterilerine aralıksız devam etmeliyiz. Aksa özgürleşmeden ve tam bir zafer
elde edilmeden bu konuda gevşeklik ve atalet göstermemeliyiz. Gazze ve Aksa
gündemi ve bilincini kuşanmalı ve bunu evlatlarımıza belletmeliyiz. Yapılan
zulümleri nesillerimize anlatmalı ve bu öfkeyi devamlı diri tutmalıyız.
Şeyh
Said efendiye saldırılar!
Gazze
saldırıları gündemdeyken içimizdeki siyonistler de hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
İslam ve Müslümanlar adına hangi değerimiz varsa ona saldırmaktan çekinmiyorlar
ve bunun için fırsat kolluyorlar. Basın, akademi, siyaset, sanat ve diğer
alanlarda varlık gösteren ve asıl kimliklerini gizleyen içimizdeki siyonistler,
7 Ekim’den bu yana İTÖ’ye bir şey söylemedikleri gibi, ona güzelleme yapıp
temize çıkarma gayreti içinde oldular ve HAMAS’a “terörist” damgası vurmaya
çalıştılar. Bu kesimler şimdi de Diyarbakır’da yeni açılacak bir bulvara Şeyh
Said Efendi’nin isminin verilmesini fırsat bilerek saldırmaya başladılar.
Bre
gafiller! Şeyh Said Efendi her şeyden önce bu milletin bağrından çıkmış mümtaz
bir şahsiyettir. Ve siz patlasınız da çatlasanız da bu halk onu ve dava
arkadaşlarını hep hayırla yâd edip, yollarını takip edecektir.
Şeyh
Said Efendi ve dava arkadaşlarına laf söyleyenlere ve sözde gazeteci geçinen
soytarılara tek bir sözüm var: “Şeyh Said’e ve dava arkadaşlarına kurban olun!”
Ayrıca
siz kim oluyorsunuz da Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarına “Hain” diyorsunuz?
Hain arıyorsanız Hınıs’tan hain çıkmaz, önce aynaya sonra Selanik ve Kıbrıs’a
bakın. Jöntürklere bakın, İttihadçılara bakın, onların tohumlarına bakın.
Vesselam…
7 Ekim’den bu yana 2,5 ay geçti ve siyonist terör rejiminin sivillere yönelik saldırı, katliam ve soykırıma varan vahşetleri durmak bilmiyor.
İsrail Terör Örgütü (İTÖ)’nün Kassam, Kudüs Tugayları ve diğer direniş grubu mücahidleri karşısında varlık gösteremeyip verdiği ağır kayıplar karşısında sivillere daha fazla saldırıyor. Sivillerin barındığı yerlere kasıtlı olarak saldırı düzenliyor. Hastaneler, camiler, kiliseler ve BM’nin okul ve tesislerine dünya kamuoyundan çekinmeden göz göre göre katliamlar düzenliyor ve bunu gizleme gereği duymuyor.
Büyük şeytan ABD ve başkanı Biden ile Avrupa ülkelerinden aldığı sınırsız destek ve BMGK’da aldığı koruma ile pervasız bir şekilde sivil katliamlarına devam ediyor. Zaman zaman ülkemizde TV’lerde yapılan yorumlarda ABD’den yapılan açıklamalarda; ABD ve İTÖ ile baş terörist Netanyahu arasında çelişki olduğu vs. söylense de geçtiğimiz cuma günü katıldığım 9 radyonun ortak yayınında “Gazze Özel Programında” söylediğim gibi, bu tamamen dünya kamuoyunu oyalamaya yönelik taktiksel yaklaşımlardır. Dünya kamuoyuna bu açıklama yapılırken, İTÖ’ye el altından ‘istediğini yap’ deniliyor. Bu açıklamalar tamamen “tavşana kaç, tazıya tut” yaklaşımıdır. Kimse bu numaraları yemiyor artık.
İTÖ’nün sivillere yönelik sınır tanımayan barbar katliamları direniş cephesinde bir başarı elde etmediğini ve 7 Ekim’de çok önemli adamlarının direnişçilerin elinde olduğunu gösteriyor. Bu ‘kuduz domuz’ gibi saldırıları Kassam ve diğer direniş grubu mücahidlerini bu esirleri serbest bırakmaya zorlama amaçlı veya esirlerin kurtarılma imkanı yoksa, rehin alanlarla birlikte ortadan kaldırılmasını öngören “Hannibal Protokolü” gereği hepsini birlikte öldürmeyi amaçlıyorlar. İTÖ bu protokolü kendi halkından da yaklaşık 20 yıl boyunca gizlemiş. İşte bu protokol bile siyonistlerin hem kendi halkı hem de insanlık için ne kadar tehlikeli ve sapkın bir inanca sahip olduklarını gösteriyor.
Sapkın siyonist inançları gereği kendileri dışındaki insanları köle, hayvan ve kendilerine hizmet etmek üzere yaratıldıklarına inandıklarından kimseyi öldürmekten çekinmiyorlar. İnsanlık düşmanı bu sapkınları durduracak tek şey güçtür. Karşılarında korkacakları caydırıcı bir güç görmedikleri sürece durmayacaklardır. 7 Ekim’den bu yana zaten dünyaya sundukları ne kadar algı varsa hepsi yerle bir oldu. Güçlü ordu ve istihbarat balonları söndü. Direnişçiler karşısına çıkacak cesaretleri olmadığı için sivillere saldırıyorlar. Dünya Müslümanları olarak mücahidleri yalnız bırakmamalıyız. ABD ve Avrupa İTÖ’ye sınırsız destek verirken Müslüman ülkeler hâlâ “Temas grubu” ve ziyaretleri ile zaman geçiriyor. Bu zulüm bu şekilde durdurulamaz. Yemen, Lübnan Hizbullahı ve Irak Hizbullahı dışında fiili olarak harekete geçen yok. Bunlarla yetinmek yeterli değil. Müslüman ülke yöneticileri bu pasif ve ürkek tutumlarını devam ettirirlerse Müslüman halklar ve dünya vicdanı sınırları aşıp bu zulümlere son vermek üzere harekete geçecektir.
Gazze’ye yönelik saldırılar devam ettiği sürece gerek boykot gerekse de ülke yöneticilerine baskı uygulamak amacıyla dünya genelinde Gazze’ye destek gösterilerine aralıksız devam etmeliyiz. Aksa özgürleşmeden ve tam bir zafer elde edilmeden bu konuda gevşeklik ve atalet göstermemeliyiz. Gazze ve Aksa gündemi ve bilincini kuşanmalı ve bunu evlatlarımıza belletmeliyiz. Yapılan zulümleri nesillerimize anlatmalı ve bu öfkeyi devamlı diri tutmalıyız.
Şeyh Said efendiye saldırılar!
Gazze saldırıları gündemdeyken içimizdeki siyonistler de hiçbir fırsatı kaçırmıyor. İslam ve Müslümanlar adına hangi değerimiz varsa ona saldırmaktan çekinmiyorlar ve bunun için fırsat kolluyorlar. Basın, akademi, siyaset, sanat ve diğer alanlarda varlık gösteren ve asıl kimliklerini gizleyen içimizdeki siyonistler, 7 Ekim’den bu yana İTÖ’ye bir şey söylemedikleri gibi, ona güzelleme yapıp temize çıkarma gayreti içinde oldular ve HAMAS’a “terörist” damgası vurmaya çalıştılar. Bu kesimler şimdi de Diyarbakır’da yeni açılacak bir bulvara Şeyh Said Efendi’nin isminin verilmesini fırsat bilerek saldırmaya başladılar.
Bre gafiller! Şeyh Said Efendi her şeyden önce bu milletin bağrından çıkmış mümtaz bir şahsiyettir. Ve siz patlasınız da çatlasanız da bu halk onu ve dava arkadaşlarını hep hayırla yâd edip, yollarını takip edecektir.
Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşlarına laf söyleyenlere ve sözde gazeteci geçinen soytarılara tek bir sözüm var: “Şeyh Said’e ve dava arkadaşlarına kurban olun!”
Ayrıca siz kim oluyorsunuz da Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarına “Hain” diyorsunuz? Hain arıyorsanız Hınıs’tan hain çıkmaz, önce aynaya sonra Selanik ve Kıbrıs’a bakın. Jöntürklere bakın, İttihadçılara bakın, onların tohumlarına bakın. Vesselam…