Soğuk bir sonbahar günüydü.
Sabahtan beri yollardaydı yaşlı adam. Yoksuldu. Azığı yoktu. Azıksız yolculuk
yapıyordu. Bineği de yoktu.
Peygamberimizin şehri
Medine’ye varınca dinlenmek istedi.
“Medine’de birkaç saat
dinlenir, sonra yoluma devam ederim” diye düşündü yaşlı, yoksul yolcu. “O zaman
zarfında bir hayırseverle karşılaşır, biraz yiyecek isterim ondan. Karnımı
doyurunca daha rahat hareket ederim.”
Yoksul yolcu biraz
dinlendikten sonra Peygamber mescidine yöneldi. Namaz vakti değildi. Mescid
tenhaydı. Kimsecikler görünmüyordu. Yaşlı adam avluda dolaştı. Abdest yerinde
yüzünü yıkadı. Biraz su içti. Karnı zil çalıyordu. Ne yapsaydı acaba? Medine’de
kimseyi tanımıyordu. Mescide yapışık şu toprak damlı, mütevazi evlerin kapısını
mı çalsaydı acaba?
Yaşlı adam tam mescidin
avlusunu terk edip gidecekti ki bazı mırıltılar duydu. Ses mescidin içinden
geliyordu. Az önce mescide bakmış, kimseyi görememişti.
Yaşlı adam kısa bir
tereddütten sonra tekrar mescide yöneldi. Mescidin içini biraz araştırınca bir
köşede, bir sütunun yanında ibadete dalmış genç bir adam gördü. Derin bir
heyecanla namaz kılıyordu. Kendini unutmuş gitmişti. Sade giyinişliydi genç
adam, hatta elbiselerinde yer yer yamalar dahi vardı.
Yoksul yolcu, genç adama
karşı içinin güven ve sevgiyle dolduğunu hissetti. Ondan bir şeyler istemeye
karar verdi. Genç adamın namazını bitirmesini bekledi. Genç adam namazını
bitirince yumuşakça selam verdi. Genç adam gülümsedi. Tatlı bakışlarını yaşlı
adamın üzerinde gezdirdi. Selamına karşılık verdikten sonra sordu:
– Yolcusun galiba?
– Evet oğlum, yoksul bir
yolcu… Kimseyi tanımayan garip bir yolcu…
Gözlerinden zekâ ve anlayış
fışkıran genç adam merhametle gülümseyerek:
– Ve aç bir yolcu! Dedi.
Yaşlı adam utanarak önüne
baktı.
– Yolum uzun, diye fısıldadı.
Medine’de birkaç saat dinlenip gideceğim. Bu arada bir şeyler bulup yiyebilsem
iyi olur…
Genç adam gülümsemesini
sürdürerek elini az ötesindeki küçük bir torbaya uzattı. Bir parça ekmek
çıkardı. Arpadan yapılmış, el kadar büyük, kuru, siyahımsı bir ekmek. Ekmeği
yaşlı yolcuya uzatan genç adam:
– Bugünkü azığımı sana
veriyorum, dedi. Al, afiyet olsun!
Yaşlı adam şaşırmıştı.
Bir ekmeğe, bir gülümseyerek ekmeği ona uzatan genç adama bakıyordu. Hayal
kırıklığı içindeydi. Açlıktan takati kesilmişti. Açlığını sert, kuru bir
ekmekle mi giderecekti? Yine de uzatılan ekmeği teşekkür ederek aldı. Şaşkınlık
içinde mescitten çıktı. Mescit duvarına yapışık toprak damlı kulübelerden
birinin eşiğine çömeldi. İstemeye istemeye kuru ekmeği ağzına götürdü. Ekmek o
kadar sertti ki ısırması mümkün olmadı. Ekmeği suyun içinde bekletip
yumuşattıktan sonra ancak yiyebilirdi.
Yaşlı yolcu karamsar
bakışlarla ekmeği incelerken kulübenin tahta kapısı gıcırtıyla açıldı. Lacivert
çarşafa sarınmış bir bayan kapının önünde göründü. Nazikçe sordu:
– Buyur amcacığım bir
isteğiniz mi var?
Yaşlı adam gayri ihtiyari
güldü.
– Yok kızım… Şuracıkta oturup
bu kuru ekmeği nasıl yiyebileceğimi düşünüyorum.
Genç bayan hemen içeri girdi.
Birkaç dakika sonra küçük bir tepsi üzerinde hurma, ekmek, sirke ve biraz meyve
getirdi. Tepsiyi yaşlı adamın önüne bırakıp nazikçe:
– Afiyet olsun amcacığım!
Dedi.
Yaşlı adam çarşaflı bayana
sevgiyle baktı. Sonra hüzünlü bir sesle:
– Keşke mescitteki genç de
burada olsaydı, bu yemekten yeseydi! Dedi. Benden bile daha aç, gariban ve
yoksul görünüyordu. Bütün gün yiyeceği bu kuru ekmekmiş. Onu da bana verdi.
Genç bayan birden durakladı.
– Mescitteki adamı tarif eder
misin amcacığım?
Yaşlı yolcu:
– Kısa boylu, pazıları
kuvvetli, parlak bakışlı, pehlivan yapılı, başının önü hafif kel, sürekli
gülümseyen…
Yaşlı adam sözlerini
bitiremedi. Çünkü genç kadın ağlıyordu. Genç kadın, yaşlı adamın üzüntülü,
şaşkın bakışları arasında konuştu:
– Mescitteki o adam bu evin reisidir ey garip yolcu! Adı Ali’dir! Ali İbni Ebu Talip… Peygamberin damadıdır! Savaş meydanlarının aslanı, yeryüzü kadınlarının efendisi Fatıma’nın kocasıdır! Cennet gençlerinin efendisi Hasan ve Hüseyin’in babaları… Eğer o isteseydi saraylarda yaşar, bolluk içinde yüzerdi. Ama o yoksullar gibi yaşamayı tercih etti! Tıpkı önderi ve Peygamberi Muhammed Mustafa gibi…