Gazze’de Ekim ayından beri dünyanın gözü önünde yaşanan
barbar saldırılar, vahşet ve soykırımı kat kat aşan katliamlar kesintisiz olarak
devam ediyor. Zaman zaman “barış görüşmeleri” ve yeni bir esir takası ve
ateşkes görüşmeleri gündeme getirilip dünya kamuoyuna barış umutları aşılansa
da laftan değil sadece güçten anlayan siyonistler her seferinde olduğu gibi
barış ve insani çözüm önerileri ve görüşmelerine kapıları kapatıp yeni
katliamlar için planlar yapıyor.
Aksa tufanı hareketi öncesi abluka ve siyonist saldırı ve
katliamları sonucu Gazze şeridi için “Dünyanın en büyük açık cezaevi”
deniliyordu. Şimdi ise kadın, çocuk ve sivillere yönelik vahşi katliamlar
sonrası Gazze Şeridi artık “Dünyanın en büyük kabristanı” oldu. Hastanelere
defalarca yapılan saldırılar nedeniyle şehid edilen siviller hastane
bahçelerinde açılan toplu mezarlara defnediliyorlar. Siyonist işgal rejimine
müdahale edilmezse yakında maalesef Gazze şeridinde şehidleri defnedecek yer
bulunmayacak.
İsrail Terör Örgütü (İTÖ) ilk günden beri insanlık ve savaş
suçunun her türlüsünü işleyip sivillere kalleşçe ve alçakça saldırılar
düzenliyor. “Siviller için güvenli alan” dedikleri ve sivilleri
yönlendirdikleri her yeri bilerek ve isteyerek bombaladılar. Gazzelileri
Mısır’ın Sina Çölü’ne sürgün etme planları halen kafalarında duruyor. Bu plan
doğrultusunda sivillerin Gazze Şeridinin güneyine Refah kentine gitmeleri için
katliamlarla dayatma ve yönlendirmede bulundu. Şimdi dünya halklarına meydan
okuyan ve uslanmayan baş terörist Netanyahu, Refah’a operasyon için terör
ordusuna talimat verdi ve katliama başladılar.
İsrail Terör Örgütü, sivillere bir taraftan bombalama ile
vahşet uygularken diğer taraftan gıda, temiz su, elektrik, yakıt ve ilaç ile
tıbbi malzemelerin erişimine engel çıkararak halkın açlıkla, yoklukla, hastalık
ve soğuktan ölmeleri veya Gazze’yi boşaltmalarını sağlamaya çalışıyor. Bu açık
insanlık ve savaş suçlarına rağmen başta Müslüman ülke yöneticileri ve
kurumları ile dünya devletlerinin kahir ekseriyeti vahşet ve soykırıma karşı
bir adım atmıyor. Üstelik ya açıktan veya zımnen destek veriyorlar. Mücahidler
karşısında tutunamayan vahşi siyonistlerin boşalttıkları bölgelerde topluca
şehid edilen sivillerin naaşları ortaya çıkıyor lakin yine de dünya
liderlerinin vicdanları harekete geçmiyor.
Gazze’de vahşete doymayan İsrail Terör Örgütü, diğer
taraftan savaşı genişletmeye ve bölgeye yaymaya çalışıyor. Bu amaçla Gazze’nin
belli bölgelerinden çekilen sözde ordusunun bir kısmını Lübnan sınırına yığmaya
başladı. Lübnan Hizbullahı’ndan son günlerde ağır darbeler aldığı için bu adımı
atıyor. Bakalım ne olacak?
Tüm imkânsızlık ve yardımdan yoksun olmalarına rağmen direniş
cephesi direnişten ve konumlarından taviz vermeyip kahramanlık destanı yazmaya
devam ediyorlar ve zafere kadar durmayacaklar.
Şehidler ayı
Hem üç aylar hem de şehidler ayı olan şubat ayında Gazze’de
soykırım ve ölüm yağmasına rağmen dünya Müslümanları gerekli reaksiyonu
göstermediği gibi dünya ülkeleri ve halklarını da harekete geçiremiyor ve her
gün Gazze’de yeni Kerbela faciaları yaşanıyor.
“Şubat Ayı Şehidler Ayı”na gelecek olursak: İslam’ın cihad
ve şehadet emrine uyan yüzlerce alim ve dava lideri şubat ayında şehid olduğu
için bu ay, şehadet ayı olarak adlandırıldı. Bu ayda farklı zaman ve
coğrafyalarda zulüm, baskı ve dayatmalara boyun eğmeyerek şehadet şerbeti içen
nice alimler, mücahidler ve dava önderleri şehidler kervanına katılmaktan geri
durmadılar. Ümmete ve İslam’a hizmet ve cihad için kendilerini feda ettiler.
Şubat ayında şehid olan ümmetin azizlerini hatırlayalım: (Tarih sırasına göre)
13 Şubat 1925 Şeyh Said ve dava arkadaşları, İskilipli Atıf Hoca (4 Şubat
1926), Hasan El-Benna (12 Şubat 1949), Malcolm X (25 Şubat 1965), Metin Yüksel
(23 Şubat 1979), Hama katliamı şehitleri (28 Şubat 1982), Şehid Abbas Musavi
(17 Şubat 1992), El Halil katliamı şehitleri (25 Şubat 1994), İmad Muğniye (12
Şubat 2008)
Bunların dışında Erbilli M. Esad Efendi, Şeyh İzzeddin
El-Kassam, Şeyh Rağıb Harb, Şeyh Şamil, Süleyman Akyüz, Molla Giyasettin Barlak
ve Molla Zeki Atak… Gibi nice âlim ve münevverlerimiz Aziz İslam Dini uğruna
mücadele ederken bir mum gibi etraflarını aydınlatarak şehadet şerbetinden
içtiler.
Selam ve dua ile…