Ekim ayından beri terör
rejiminin Gazze Şeridi’ne yönelik soykırıma varan vahşi saldırıları tarihte
görülmemiş bir şekilde dünyanın gözü önünde canlı olarak işlenmeye devam
ediyor.
Süreç uzadıkça maalesef
vahşete karşı gösterilen tepkiler ve Gazze’ye verilen destekte zamanla eski
duyarlılık ve canlılığı göremeyebiliyoruz. Bir haftadan fazladır Gazze’nin
güneyi Refah kentine sıkıştırılan sivillere yönelik saldırı tehditleri dünya gündemini
meşgul ediyor. İşgalci terör örgütü (İTÖ), Refah kentine sığınan yüz binlerce
Müslümanı bombardımana tabi tutuyor, açlık, susuzluk, gıdasızlık, tıbbi
imkanlardan yoksun bırakarak ölüme mahkûm etme ve hastaneleri ablukaya alarak
yaralıları öldürme, hastaneleri boşaltma gibi insanlık ve savaş suçlarını
açıktan işliyor. Müslüman ülke liderleri ve uluslararası kurumlar “diplomasi”
adı altında havanda su dövmeye devam ediyorlar. İTÖ’nün destekçisi emperyalist
ve işgalci ABD ve Avrupa ülkeleri (istisnalar hariç) göstermelik uyarı
mesajları ile güya siyonist işgalcilerin sivilleri katletmesini engellemeye
çalışıyorlar. El altından da ‘istediğini yap arkandayız’ mesajı veriyorlar.
Müslüman ülkelerin liderleri de kendi güçlerini kullanmaktan aciz bir rol takınıp
işgalci batılı güçlerden ve BM Güvenlik Konseyinin daimî ülkelerinin esiri olan
BM gibi uluslararası kurumlardan medet umarak onların terör rejimini
durdurmasını bekliyorlar. İşbirlikçi katillerden, katili durdurmasını
istiyorlar. Gülsek mi? Ağlasak mı?
Müslüman ülkeler Gazze için
harekete geçmeyedursun terör rejimi savaşı bölgeye yaymak amacıyla başta Lübnan
olmak üzere saldırı ve tehditlerine aralıksız devam ediyor. İslam dünyası ve
bölge ülkeleri Gazze’de yaşanan insanlık dışı ablukayı kaldırmak, ölüme mahkûm
edilen sivilleri kurtarmak için bir an önce harekete geçmez ise bu ateş bütün
bölgeyi kaplayacaktır. Zaten siyonist işgalciler sapkın inanışları olan “Arz-ı
Mev’ud” planı gereği bunu amaçlıyor. Müslüman ülkeler bir araya gelerek
insanlık düşmanı sapkın siyonist barbarlara karşı set olmaz ise başta Müslüman
ülkeler olmak üzere dünyanın başına daha büyük belalar açacaklar.
Baş terörist Netanyahu’nun,
işgal ordusuna yüz binlerce Gazzeli sivilin sığındığı Refah kentine Ramazan ayı
gelmeden önce saldırıların tamamlanması talimatı verdiği siyonist medyada
gündeme getirildi. Yetmedi bir de Netanyahu'nun işgalci siyonist bakanlarından
Ben Gvir'in Ramazan ayında Filistinlilerin Mescid-i Aksa'ya girişinin
kısıtlanması yönündeki önerisini onayladığı bildirildi.
Buna karşın HAMAS, Filistin
halkına çağrıda bulunarak, bu suç niteliğindeki kararı reddetmeleri, işgalin
kibri ve küstahlığına karşı direnmeleri, harekete geçmeleri ve Mescid-i Aksa'ya
akın etmelerini istedi. HAMAS ayrıca Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın ümmetin
pusulası ve intifadanın sembolü olarak kalmaya devam edeceğini kaydetti.
Bu zulümlere karşı ümmet
olarak bizler de harekete geçmez isek hangi yüzle mübarek Ramazan ayını
karşılayacağız ve oruç tutup ibadet edeceğiz?
Müslüman ülkelerin
liderlerinin yapamadığı ve söyleyemediğini yine Müslüman olmayan ülkeler yaptı.
Brezilya Devlet Başkanı Silva, siyonist rejimin Gazze'ye saldırılarını
"soykırım" olarak niteleyip, Nazi lideri Adolf Hitler'in yaptıklarına
benzetti. Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı dava devam
ediyor. Pazartesi günü başlayan ikinci duruşmada Türkiye dahil 52 ülke, işgalci
teröristlerin insanlık suçlarını beyan edecekler. Bakalım sonuç ne olacak?
Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan gelen insanlık dışı görüntüler ve her dakika
artan şehitleri saymakta bile zorlanıyoruz. Dünya devletleri ve Müslüman
devletlerin başında bulunanlar vahşeti sadece seyrediyor. Bizler de şehid
edilen çocuk, kadın ve sivilleri saymakla meşgulüz. Sanki seçim sonuçlarını
takip ediyoruz gibi maalesef Gazze’yi takip ediyoruz. Açılan sandık sayısı ve
oy sayısı gibi bombardıman ve açlık ile tedavi olamadığından ölen veya
yaralanan kardeşlerimizi sayıyoruz. Anlamadığımız ve dünyanın görmek istemediği
gerçek şu ki: Onlar sayılardan ibaret değil, candırlar can. Bunun hesabını
nasıl vereceğiz?
Selam ve dua ile…