Din Eğitimi ve temel insan
hakları ile özgürlükler anlamında büyük bir açılım olarak ortaokul ve lise
öğrencilerine seçmeli bazı ek dersler tercih etme hakkı getirilmişti malum.
Temel Dini Bilgiler, Peygamberimizin Hayatı, Kur’an-ı Kerim gibi dini derslerin
yanı sıra Kurmançca, Zazaca, Adıgece, Arnavutça, Boşnakça, Gürcüce ve hatta
Lazca gibi de yaşayan diller anlamında dersleri alabilme hakkı getirildi. Bu
elbette önemli bir adım idi. Önemli bir açılım olacaktı eğer uygulanabilseydi.
Ancak öyle olmadı.
Bu yıl da önümüzdeki eğitim ve
öğretim yılında uygulanacak seçmeli derslerin tercih edilmesi süreci başladı.
21 Ocakta da sona erecektir. Öğrencilerin pozitif ilimler ile birlikte manevi
değerler anlamında da yetişebilmeleri için konulan dersler çok önemli bir
boşluğu kapatacaktı. Aynı şekilde yaşayan dil ve kültürlerin geliştirilmesi,
müntesipleri tarafından öğrenilerek yaşatılması ve geleceğe taşınabilmesi için
de bu dersler çok değerli idi. Bunun öneminin veliler tarafından da bilinerek
gereğinin yapılması ve çocukların tercihlerini bu yönde yapmalarının sağlanması
gerekir. Bunun için öncelikle toplumsal bir duyarlılık lazımdır.
Ancak sorumluluğun büyüğü malum,
hükümete, Milli Eğitim Bakanlığına ve de okul yöneticilerine düşmektedir. Bu
derslerin konulabileceği yönünde yönetmelik yazıp ilgili yerlere gönderilmesi
ile olabilecek bir çalışma değildir bu. Türkiye genelinde bu seçmeli derslerden
kaç öğrenci istifade edebildi diye bakmak lazımdır. Bilinçlendirme çalışması
yapılmasa, velilere bilgi verilmese, okullarda alt yapı oluşturulmasa, gerekli
fiziksel ve ilmi alt yapı ile birlikte ihtiyaç duyulan branşlarda öğretmen
kadrosu açılıp öğretmen ataması yapılmaz ise bu çalışmanın verimli olması
mümkün değildir. Ki şimdiye kadar ki pratik de bunu net olarak ortaya koymaktadır.
Sonra da ilgili yetkililer
medyaya efendim biz dersleri koyduk, gerekli yönetmelikleri yazıp yolladık.
Ancak okullarda bu derslere talep çok düşük kaldı veya örneğin Kurmançcaya hiç
talep gelmedi diyerek sorumluluğu topluma yükleyebiliyorlar.
Türkiye’de kaç tane okulda
seçmeli dersler hakkında “veli bilgilendirme masası” oluşturuldu? Ya da okul
aile birlikleri üzerinden kaç okulda veliler bu dersler hakkında
bilinçlendirildi? Bu hakkınız vardır, talep ederseniz, talep eden öğrenci
sayısı 10’u bulursa sınıflar açılacaktır … türünden açıklama yapıldı? Bu
soruların cevabı malum, bunlar yapılmadı. Velilerin çoğunun bu derslerden
haberleri bile yoktur. Kurmançca, Zazaca veya Arnavutça gibi diller için bir
bilgi havuzu, öğretmen yetiştirme süreci veya müfredatlar oluşturuldu mu? Türk
Dil Kurumu gibi bu dillerden kaç tanesinin bir müstakil kurumu vardır? Müstakil
olması da şart değildir, Türk Dil Kurumu bünyesinde bunlara birer bölüm
oluşturulabildi mi? Elbette hayır. Bunların hiç biri yapılmadı.
Okul idarecileri de bu derslerin
seçilmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bilgi saklamanın yanı
sıra tercih yapıldığında da ipe un serme cihetinden; bu dersi verecek
öğretmenim yok, sınıfım yok, talep eden bir tek sizsiniz, bu nedenle sınıf
açılmayacak. Boşuna tercih yapmayın gibi engellemelerle bu güne kadar seçmeli
ders uygulamasından randıman alınmadı. Bu sözler, bir veli olarak bizzat bana
söylenen sözlerdir. Tercih hakkımın engellenmesi nedeniyle suç duyurusunda
bulunmakla tehdit ettikten sonra ancak dersleri yazabildim. Ancak uygulatmaya
gücüm yetmedi.
Bu konuda yazılacak çok şey var.
Ancak uzatmanın anlamı yok. Ciddi bir boşluğu doldurmaya matuf bu uygulamadan
verim alınabilmesi ve formalitenin ötesine geçebilmek için hükümet başta olmak
üzere MEB’i ve okul idarecilerini samimi olmaya ve gereğini yapmaya davet
ediyoruz.