14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta yapılan
seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı zafer elde ederken, CHP ve
Millet ittifakı tüm bileşenleriyle ağır bir yenilgi aldı. Seçimler sonrası
Millet İttifakı ve bileşenleri seçim bozgunu psikolojisini üzerlerinden atamadı
ve toparlanamadılar. CHP, İYİ Parti ve YSP’de iç hesaplaşmalar, yaprak dökümü
ve kongre süreçleri başladı.
Seçimler sonrası CHP ve
destekçisi olan siyasiler, yandaş gazeteciler ve sözde sanatçılar yenilginin
faturasını tek başına Kemal Kılıçdaroğlu’na kesmeye ve istifasını istemeye
başladılar. 12 gün boyunca istifa çağrılarına sessiz kalan CHP lideri,
geçtiğimiz cuma akşamı Sözcü TV'de canlı yayında “icazetli” gazetecilerin
sorularını cevapladı. Bu yayın ve açıklamalar sonrası CHP tarafında ve destekçilerinde
tam bir şok ve travma yaşandı. Kılıçdaroğlu, kendini başarılı lanse etmeye
çalıştı ve seçmeni özellikle de kırsaldaki seçmeni küçümseyen söylemleri ile
siyaset adına tam bir skandala imza attı.
Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasını
ittifak ortakları ve İstanbul ile Ankara belediye başkanları ile birlikte
yürüttüklerinin altını çizerek şöyle dedi: “…Türk siyasetinde
önemli bir aşamayı kayıt ettik. Demokrasiye taraftar olanları, savunanları CHP
bir araya getirdi. Bunlar unutuldu, bunların konuşulması lazım. İktidar
olacağımızda neler yapacağımızı çalıştık, mutabakat metni hazırladık. Yeteri
kadar anlattık mı, tartışılabilir. Öyle bir noktaya geldi ki toplumun her
kesimiyle diyalog kurduk, her şeyi anlatmaya çalıştık. Toplumun her kesimini
kucaklamaya çalıştık. Biz kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil,
neredeyse tüm anket firmaları söylüyordu. 6 lider ve 2 belediye başkanı
arkadaşlarımızla alanlara çıktık mitinglerimizi yaptık…”
Konuşmasında dikkat çekici olan
sonucun tek başına kendi sorumluluğunda olmadığını belirtmesi ve anket
firmalarının kendilerini sürekli önde gösterdiğine işaret etmesi oldu. Bu
açıklaması bölgemizde bilinen bir yaşanmış bir olayı hatıra getirdi. Şöyle ki:
Bir ağa, düğününde
davul-zurnacının düğüne gelenleri coşturması ve düğünün güzel geçmesi halinde
davul-zurnacıya iyi bir hediye vereceğini söyler. Bu teşvikle çalgıcılar adeta
coşarlar ve düğünün sonuna kadar alacakları hediyeyi düşündüklerinden aynı
tempo ile düğünün çok hareketli ve güzel geçmesini sağlarlar. Düğün bitince de
ağaya giderek vazifelerini yaptıklarını ve ağanın vadettiği hediyeleri
vermesini isterler. Ağa da onlara dönerek, “Hun ji me re xweş
kirin, min jî ji we re xweş kir. Em bûne weka hev. De oxir be ji we re.” Yani:
“Siz bize ‘hoş’ ettiniz. (Gönlümüzü hoş edip bizi mutlu ettiniz) ben de size
‘hoş’ ettim. Ödeştik. Haydi yolunuz açık olsun” der.
Evet, Kılıçdaroğlu’nun
açıklamalarına baktığımızda bu hikâyede olan manzaranın aynısını görüyoruz.
Seçim öncesi aylarca “biz öndeyiz seçimi farkla kazanıyoruz.” Diyen muhalefet
destekçileri ve yalakaları şimdi Kılıçdaroğlu’na hakaretlerde bulunup çekil
diyorlar. Kazanacak aday denilince; “Kılıçdaroğlu kazanacak adaydır bu
ittifakın mimarı o’dur” diyerek onu öne sürenler, şimdi Kılıçdaroğlu’na hakaret
edip istifasını istiyorlar. İşin hakikati Kılıçdaroğlu tek başına seçime
girmedi ki seçim bozgununun tek sorumlusu olsun? Yedili masa, İstanbul ve
Ankara belediye başkanları da mitinglerde boy gösterdiler ve süreçte aktif rol
aldılar. Dolayısıyla zafer olsaydı muhalefet komple zaferi sahipleneceği gibi,
mağlubiyetin de hep birlikte sorumlusudurlar.
Aylardır hatta yıllardır söylenen
neydi? Ak Parti ve Erdoğan gidiyor ve farkla kazanıyoruz diye algı
oluşturdunuz. Anketçiler ve yandaş gazeteciler ile sanatçılar sizi buna inandırmaya
çalıştılar. Amiyane tabirle karşılıklı olarak birbirinize ‘gaz’ verdiniz.
Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, “size hoş ettiler” ve siyasetinizi bunun
üzerine kurguladınız. Algıların olguların önüne geçeceğine inandınız ve
yanıldınız. Lakin düğün (seçim) sonunda seçmende size “hoş” etti ve hakikat
duvarına tosladınız. Aslında CHP ve kitlesi patolojik olarak “Minomani”
hastalığına tutulmuş ve yalanları gerçek gibi kabul etmeye başladığı için
gerçekleri göremiyor. Öyle ki (affedersiniz) “Tuvalet terliği koysak kazanır”
diyecek kadar seçmeninizi aşağıladınız. Lakin bunu söylerken aslında adayınızı
da “Tuvalet terliği” derekesine indirgediğinizin farkına varmadınız?
Sonuçta muhalefet partileri ve destekçileri bozgunu birine yıkıp kendilerini temize çıkarmaya çalışıyor. Seçimi hep birlikte kaybettiniz neden kabul etmiyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nu tek başına günah keçisi ilan ederek mağlubiyetin sorumluluğundan kurtulamazsınız. Siz de bu düşünce yapısı ve zihniyet oldukça her seçimi kaybetmeye mahkumsunuz. Vesselam…