Yazının başlığında da ifade ettiğim gibi, Müslüman hesap
kitap sahibidir.
Müslümanlar hiç hesap kitap sahibi olur mu, Müslüman adam
hesap yapmaz demesin kimse. Müslüman adam hesap kitap adamıdır. Ama öyle
birilerinin anladığı gibi, elinde hesap makinesi ile dolaşan, sabah akşam
altını, doları takip eden, nabzı piyasalar ile yükselip düşen tiplerden
değildir.
Birileri için hesap kitap işleri matematiksel birkaç
işlemden, çek defterlerinden, hesap cüzdanlarından, maaş bordrolarından veya
hisse senetlerinden ibaret olabilir.
Ama Müslümanlar için bunlar küçük hesaplar. Müslümanlar
neyin hesabını tutacaklarını, neyin hesabını yapacaklarını iyi bilirler.
Müslüman hesabını da kitabını da iyi bilir, hesapsız kitapsız hiçbir iş yapmaz.
Müslümanların hesapları çok büyük olur. Çünkü Müslümanların
bir davası var; kendilerini uğruna feda ettikleri, uğruna ter ve kanlarını
döktükleri idealleri var. Müslümanların her hesabın üstünde tuttukları İslami
bir mücadeleleri var.
Vahyi yaşama ve toplumu vahiy ekseninde dizayn etme
mücadelesi, insanları kula kulluktan kurtarıp Allah’a kul etme mücadelesi,
adaletli olma ve adaleti herkes için tesis etme mücadelesi, toplumu boyaların
en güzeli olan Allah’ın boyası ile boyama mücadelesi...
Böylesine büyük bir mücadele hesapsız, kitapsız olmaz.
Müslümanların hesabı kitabı materyalist değerler üzerine kurulu değildir.
Müslümanların hesap kitapları maddi zeminden kopmadan, baki âleme endekslidir.
Müslümanlarda her zaman dört, beşten büyük değildir.
Müslümanlar için güç ve sayılar her şeyi ifade etmez belki ama Müslüman
hesabını kitabını iyi yapar.
Müslüman adamın etki alanındaki herkes üzerinde bir hesabı
vardır.
Mesela namaz kılmayana, namazı sevdirmek gibi; mesela
Rabbinden bihaber olana, Rabbini hatırlatmak gibi; içindeki gizli cevheri
dışarı çıkaramamış ama aslında İslam davasına hizmet edebilecek olanın içindeki
cevheri meydana çıkarmak gibi hesapları vardır.
Müslüman adamın, ben acaba kaç kişiye namaz kıldırabilirim,
acaba kendimle beraber kaç tane arkadaşımı da günahlardan uzak tutabilirim,
acaba kime İslami bir kitap verebilirim, kaç kişiye tebliğ edebilirim diye
hesapları vardır.
Biz bu hesapları İslam ile şereflenen Hz. Ebu Bekir’in,
Müslüman olmasından sonra, her gördüğünü İslam ile tanıştırma ve ‘acaba bunu da
İslam’a davet edebilir miyim’ dercesine yaptığı hesaplardan biliriz.
Biz bu hesapları Hz. Musab’ın Yesrib’teki davet çalışmasında
görürüz. Yine bu hesap kitap işinin en güzelini Hz. Resulullah’ın nebevi
metodunda görürüz.
O halde her birimizin bir hesap kitap yapması gerekmez mi?
“Kaç kişiye tebliğ ettim, kaç kişiye namazı sevdirebildim,
kaç kişinin hidayeti için mücadele ettim?” diye hesap kitap yapmak gerekmez mi?
Karda mıyız, zararda mı? Bunun hesabını yapmak lazım. Eğer böyle bir hesabı
yapmamışsak, o halde elimize kalem, kâğıdı alıp oturup hesap kitap yapalım.
Ama hesap kitaba ilahi iradeyi de katmayı unutmayalım. Çünkü Allah’tan uzak, Allah’a gitmeyen bütün hesaplar yanlış kapıya çıkar.