En baştan belirteyim ki, niyetim karamsar bir tablo çizmek
veya sizi karamsarlığa itmek değil.
Niyetim durumun vahametini gözler önüne sermek ve gerek
ebeveynler olarak gerekse de davetçiler olarak, ne kadar büyük bir sorumluluk
ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmektir.
Bundan birkaç gün önce mahallede yürürken karşılaştığım beş
farklı liseli gence bir soru sordum. “Şöyle bir düşünün, son bir iki ayda en
son ne zaman biri size Allah’tan bahsetti? Cuma hutbelerini saymayın.” diye.
Aldığım cevap, ebeveynler olarak ne kadar sorumsuz
olduğumuzu, davetçiler olarak da daha ulaşacak ne kadar çok insan/genç olduğunu
gözler önüne serer cinsten. Gençlerin cevabı şöyleydi, mahcup bir eda ile:
“Yok… Kimse bahsetmedi.”
Bence o gençlerin yerine bizler utanmalı, mahcup olmalıyız.
Belki abarttığımı düşünenler olacak ama anne ve babalar olarak, davetçiler
olarak, cami görevlileri olarak, din gönüllüleri olarak biz utanmalıyız. Eğer
yaşadığımız mahallede, belki de günde birkaç defa karşılaştığımız gençlere iki
ay boyunca kimse Allah’tan bahsetmemişse biz utanmalıyız.
En önce anne ve babalar ürpermeli, korkmalı ve utanmalı.
Eğer biz evlatlarımıza dinlerini öğretmiyorsak, Kur’an’ı tanıtmıyorsak,
Peygamber (sav)’i sevdiremiyorsak bu hal karşısında ürpermeli, geleceğimiz için
korkmalı, evlatlarımıza hakkı ile kulluk görevlerini öğretemediğimiz için de
Rabbimize karşı utanmalıyız.
Eğer evlatlarımızın akademik başarılarını önemsediğimiz
kadar, İslami yaşayışlarını önemsemiyorsak suçu gençlerde değil, kendimizde aramalıyız.
Derslerini takip ettiğimiz kadar namazlarını da takip etmiyorsak,
gençlerimizden değil, kendimizden şikâyetçi olalım.
Mahallemizdeki gençler Allah’tan habersiz büyüyorlarsa,
mahalle camisinde yaptığımız vazifeyi hakkıyla yapmıyoruzdur. Camideki
vazifemizi, asli vazife olarak değil de ek iş olarak görüyor gibi camiye
gidiyorsak çuvaldızı biraz da kendimize batıracağız. Bostanın sulanması,
gençlerin Kur’an ayetleri ile sulanmasından daha önemliyse, bizim bir önemimiz
kalmamış demektir.
İslam davetçileri olarak aynı mahalleyi paylaştığımız, ortak
alanlarda takıldığımız ve etki alanımızda olan mahallemizin gençlerine, iki ay
boyunca kimse Allah’tan bahsetmiyorsa, bir yerlerde sıkıntı var demektir.
Bu manada hem ebeveynler olarak, hem cami görevlileri
olarak, hem de İslam davetçileri olarak bize çok ciddi iş düşmektedir. Gençler
ile ilgilenmeden, onlara anlatmadan, hayatlarına dokunmaya çalışmadan onları
yargılamak haksızlık olur kanaatindeyim.
Unutmayalım, gençlik geleceğimizdir. Gelecekte nasıl bir
dünya görmek istiyorsak, şimdiden o dünyayı inşa etmek için çalışmalı, gayret
etmeliyiz. Kendi değerlerimiz ile İslam’ın ahlakı ile yetişmiş bir gençlik
yarınları ihya edecekken; İslam’dan, Allah’tan bihaber yetişen gençlik
yarınları viran eder.
Kaldı ki gençlerimize, gençliğimize yazık ediyor,
zulmediyoruz. Onlara İslam gibi mükemmel bir hayat nizamını anlatmayarak,
onları Rableri ile tanıştırmayarak, onları rehberleri Kur’an’dan haberdar
etmeyerek, rol modelleri olacak Peygamber (sav) ile tanıştırmayarak onlara çok
büyük haksızlık ediyoruz.
Neslimizi, gençliğimizi Allah’tan bihaber yetiştirirsek,
yarınlar için evlat değil canavar yetiştiririz. Onlardan şikâyet etme hakkımız
da olmayacağı gibi, onlar mahşerde yakamıza yapışır, hesap sorar.