Hakikatleri anlatmak için Hz.
Pir’in (ra) Mesnevisinde kullandığı teşbihler ve kıssalar gerçekten yerli
yerinde ve çok etkileyicidir. Keşke bizler de bugün İslam’ı anlatırken onun
kullandığı bu dile benzer bir dil kullanabilsek. Kullandığımız dil ne yazık ki,
insanların dikkatini çekmiyor. Dikkat çekmek şöyle dursun, bazen nefret edip
kaçmalarına da sebep oluyoruz. Örnek babından bugün Mesnevi’den bir parçayı
sizlerle paylaşmak istedim: Eşeğiyle su dağıtan fakir bir sucu vardı. Adam
fakir olduğu için hayvanını doyuramıyor, bakımını aksatıyordu. Demir şiş ve
ağır yüklerle sırtı yara bere içindeki biçare eşek, değil arpa, kuru samana
bile hasret kalmıştı. Saray ahırının seyisi bizim fakir sucuyu tanıyordu. Bir
gün ona eşeğinin neden böyle zayıf ve dermansız göründüğünü sordu. Sucu da:
- Sebep benim fakirliğimdir,
zavallı arpasız, yemsiz ve bakımsız kaldı, dedi. Seyis bir iyilik yapmak
istedi:
- O halde sen onu birkaç
günlüğüne bana bırak. Zavallı, padişah ahırında birazcık felekten kâm alsın.
Biçare eşek böylece saray
ahırına alınınca orada keyfinden yerinde duramayan bir dizi güzel atlar gördü.
Atların önüne en güzel yiyecekler konuyor, altları süpürülüyor, tüyleri
taranıyordu. Hasılı fakir evine göre saray neyse eşeğin gözüne de burası öyle
göründü. Kendi halini atların durumuyla karşılaştıran merkebin yüreği kabardı
ve başını kaldırıp acı acı siteme başladı:
- Ya Rabbi, her ne kadar
hakir bir eşek isem de ben de senin kulunum. Geceleri sırtımın acısından ve
karnımın açlığından öyle hallere düşerim ki içimden ölsem de kurtulsam diye
geçer. Bunlar bu kadar nimet içinde iken benim hayatım böyle acı ve ıztırab
içinde geçsin, bu reva mı?...
Bu niyazın üzerinden çok
geçmemişti ki komşu ülkeyle savaş çıktığı haberi geldi ve atlar eğerlenip savaşa
gönderildiler. Çok geçmeden giden atların çoğu yara bere içinde geri döndü.
Kimisi ok, kimisi ise mızrakla yaralanmış, kırılan parçalar içeride kalmıştı.
Bakıcılar aletlerini hazırlayıp atları sıkıca bağladılar ve ellerindeki
bıçaklarla hayvanların yaralarını deşmeye ve içerdeki parçaları çıkarmaya
başladılar. Hasılı ortalık kan gölüne dönmüş, o nazenin atlar pek zavallı bir
duruma düşmüştü. Bütün bu olan biteni ibretle seyreden eşek tekrar başını
kaldırıp şöyle niyaz etti:
- Ya Rabbi, sen önceki sözlerimi
bağışla. Ben bu fakirliğime razıyım. Sonucu böyle olacak nimet geri kalsın,
istemem, dedi.