Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yetmiş
sahabesinin Bir-i Mauna’da şehit edilmesi üzerine, Hz. Peygamber (s.a.s.)
bir ay aralıksız öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında, her namazın
sonunda (sonuncu rekâtta: “Semiallahülimenhamideh” deyince kunut yaptı). Bu
kunutta Beni Süleym’den bazı kabilelere: Ri’l’e, Zekvan’a ve Usayye’ye beddua
etti, arkasındakiler de “âmin” dediler.
Beni Süleym’den olan bu kabilelere beddua
edilmesi, Kur’an hafızlarını şehit etmeleri sebebiyledir. Onlar sinelerinde
Kur’an’ı taşıyorlardı. Sinelerinde taşıdıkları bu Kur’an’ı sinelerinde
gizlemeyecek. Gittikleri köy, belde ve kabilelere okuyacak. Onların da
okumalarını, hıfzetmelerini sağlayacak. Bu şekilde Allah’ın kanun ve nizamı
olan o kitabı nesilden nesile aktaracaklardı. Kurak bir çöl gibi olan
gönülleri, yağan bir yağmur misali onunla ihya edeceklerdi. Sinelerdeki sahte
ilahların sevgisini onunla yıkacak yerine tek ve bir olan Allah’ın sevgisini
yerleştireceklerdi.
Beni Süleym’den olan kabilelerin
düşmanlığı, sahabeye değil, göğüslerinde taşıdıkları Kur’an’a idi. Çünkü
Kur’an’ın kalp ve zihinlere yerleşmesi ile onların şirk düzenleri yerle yeksan
olacaktı. Öyleyse bu Kur’an’ın yayılmasını engellemeliydiler. Onların
topraklarına gelmesine müsaade etmemeliydiler. Bunu topraklarına taşıyacak olan
sahabenin tamamını şehit etmeliydiler. Bu sebeple bunu çekinmeden yaptılar.
Hile ve desise ile topraklarına götürdükleri yetmiş sahabeyi şehit ettiler.
Beni Süleym’den olan bu kabileler, yetmiş sahabeyi şehit ederek Kur’an’ın
yayılmasına engel olacaklarını zannettiler. Ama yanıldılar. Kur’an, onların
topraklarına da binlerce km ötedeki topraklara da hâkim oldu.
Tarih boyunca Ebû Cehil ve torunları,
Kur’an’ın yayılışına engel olmak istedi. Ebû Cehil’in, Ka’be’de Hz.
Peygamber’in (s.a.s.) mübarek omuzlarına deve işkembesi indirmesinin sebebi de
Kur’an’ın yayılmasına engel olmaktı. Çünkü Kur’an, Hz. Peygamber’in (s.a.s.)
üzerine inmeden evvel, Ebû Cehil kendisine hiçbir saygısızlıkta bulunmamıştı. Ne
zamanki Kur’an, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) üzerine inmeye başladı. Ebû Cehil’in
düşmanlığı da başladı. Bu kini ile Bedir’e çıktı ve cehenneme yuvarlandı.
Yıl 2023! Yer İsveç! Aşırı sağcı
Rasmus Paludan! İsveç devletinin izni ve polisin koruması altında Allah’ın
kitabı, kanun ve nizamı olan Kur’an’ı yaktı. Bunu devletinin izin ve koruması
ile yapması, kendisinden çok devletinin düşmanlığını ortaya koyuyor. O sadece
bir piyon ve kukladır. Birilerinin maşası ve oyuncağıdır. O bunu kendi başına
yapmadı. Arkasında duran devletin sahte, kof ve çürük kanunu ile yaptı.
İslam, İsveç dâhil Avrupa ülkelerinde
hızla yayılıyor. Binlerce noktada Kur’an öğrenilip öğretiliyor. Kur’an’ın
öğretilip öğretilmesi ile zihinler ve gönüller fetholuyor. İsveç’in korkusu,
Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerin daha da artmasıyla kalelerinin de
fetholmasıdır. İşte korkuları ve düşmanlıkları bundandır.
Kur’an’a düşmanlık edenler, Kur’an’ın
yabancısı değil. Batman, Mardin ve Diyarbakır gibi yörelerden oralara göç etmiş
binlerce din düşmanı oralarda yaşıyor. Yakın zamanda İsveç Enerji Bakanı,
Mardin’in Midyat ilçesinden biriydi. Kur’an’ı yakanlara en büyük tepki de
Batman’dan geldi. Bu yörelerden süre gelen Hak-batıl mücadelesi Avrupa’da devam
etmektedir.
Ebû Cehil ve Ebû Süleym’den olan kabilelerin
düşmanlığı Kur’an’ın yayılışını durduramamıştır. İsveç’in ve o zihniyetteki tüm
dazlakların Kur’an’a düşmanlığı Kur’an’ın yayılışını durduramayacaktır. Onların
bu girişimi, üzerlerine kül dökülmüş Müslümanların küllerini atıp uyanışına
sebep olacak. Kur’an’ın daha çok öğrenilip, öğretilmesine ve anlaşılıp
yayılmasına vesile olacaktır.
Allah, Kur’an ve İslam düşmanlarını
kinlerinde boğsun inşallah.