Bu hafta sonu itibariyle Kurban Bayramı’na gireceğiz.
Şimdiden bayramınız mübarek olsun. Mevla’m zulüm ve esaret altında yaşayan,
sürekli bombalanıp hayat hakkı tanınmayan Gazze’deki kardeşlerimize de gerçek
manada bir bayram yaşayabilmelerini ve özgürlüklerine kavuşarak bayramlarının
çifte bayrama dönüşmesini nasip etsin.
Kurban Bayramı adından da anlaşılacağı üzere
kurbanların kesildiği bir bayramdır. Kurban, lügat manası, “k-r-b” kökünden,
“yaklaşmak, yakınlaşmak” manasına gelir. Belirli bir zamanda, belirli vasıftaki
bir hayvan kurban edilerek Allah’a yaklaşılır, manen O’na yakın olunur. Kesilen
kurbanların etlerinden fakirlere, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine dağıtılarak
onlarla bir yakınlık kurulur. Zengin de olsalar eş, dost, ahbap ve komşulara o
etlerden dağıtılarak ve ikram edilerek bir yakınlık, bir ülfet ve bir muhabbet
kurulur.
Kurban, Allah için kesilir. Allah için kesilmeyen bir
kurbanın makbuliyet ve geçerliliği yoktur. Çocuklarım etsiz kalmasın, kurban
keseyim de senelik et ihtiyacımı karşılıyayım diye kesilen kurbanlar Allah için
olmaz, et için olur. Çünkü kurban kesmek bir ibadettir ve ibadet niyetiyle
olmalıdır. Gösteriş ve riyakârlıktan uzak olmalıdır. İnsanlar falan kişi de
kurban kesti ya da şu kadar büyüklükte, şu kadar kilo et veren bir kurban kesti
desinler diye kurban kesilmez. Sadece ve sadece Allah’ın rızası gözetilerek
kurban kesilir. Diğer insanlara kurbanlığın kilosu, boyu veya posu ile
üzerinden hava atılmaz.
Kurban, Allah’ın rızası için kesildiğinden kurbanın
iyisinin kesilmesi, kötürüm, zayıf, azaları eksik veya kesik, belirgin bir
ayıbı olan bir hayvan kurban edilmez. Kâbil, malının kötüsünü Allah’a adayınca,
kendisinden kabul edilmedi. Hâbil ise malının en güzelini kurbanlık olarak
sundu ve kendisinden kabul edildi. Kâbil’in kurbanı kabul edilmeyince, Hâbil’i
kıskandı ve “seni öldüreceğim” dedi. Hâbil, “şüphesiz muttakilerin kurbanları
kabul edilir” dedi.
Hâbil’in dediği gibi Allah, muttakilerin kurbanını
kabul eder. Çünkü kurbanda esas olan takvadır. Yani Allah’a duyulan saygı,
tazim ve yüceliktir. Ona yakınlaşmak ve ona kulluk etmektir. Kurbanlıkların
etine, kanına ya da diğer azalarına Allah’ın ihtiyacı yoktur ve bunlar Allah’a
erişmez. Allah’a ulaşan kişinin takvasıdır. Malının en güzelini kurban ederek
Allah’a teslimiyetin ispat edilmesidir. Zaten bütün ibadetlerde ana gaye
takvaya erişmek değil midir?
Hz. İbrahim (a.s.), ancak yaşlılığında ve hanımı
kısırken sahip olabildiği İsmail’ini tam sevilecek bir yaşa geldiğinde
kurbanlık olarak bıçağın altına yatırdı. İsmail (a.s.) de boynunu kurbanlık
olarak babasının bıçağının altına uzattı. İkisi de teslimiyetlerini ispat
ettiler. Onlar teslimiyetlerini ispatlayınca, Allah (c.c.), İsmail (a.s.)
yerine bir koç gönderip kestirdi ve kurbanlık olarak kabul etti ve kurban
kesmeyi kıyamete kadar süren bir peygamber sünneti kıldı.
Filistin, Gazze ve Refah’taki kardeşlerimiz, kadın,
erkek, genç, yaşlı, çocuk veya bebek demeden boyunlarını kurbanlık olarak
kurşunların ve bombaların altına uzattılar. Teslimiyetlerini İbrahim (a.s.) ve
İsmail (a.s.) gibi ispatladılar. Bu teslimiyet uğruna binlercesinin kanı
akıtıldı. Binlercesinin bedeni bombalar altında param parça oldu. Dilerim
Mevla’mdan şimdiye kadar akan kanı Mevla’m yeterli görür ve onların yerine
dünyanın dört bir yanından oraya gönderilecek kurbanlıklar, onların yerine
kesilir, bu kurbanlıklar onların bundan sonra akacak kanlarına bedel olur ve
kanlarının akması son bulur. Kesilecek kurbanlıkların etleri de geride
kalanlara bir azık, gönderenlere de bir ahiret azığı olur.
Mevla’m kurbanlarınızı kabul etsin, tekrar bayramınız
mübarek olsun.