Üç ayların ilki olan Recep ayının içerisindeyiz. Hz. Peygamber’in (s.a.s.): “Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” (Ahmed, 1, 259) diye dua ettiği gibi dua ediyoruz.
Recep ayının içerisinde Mi’rac Gecesi vardır. Bu geceye önümüzdeki Pazar gününü Pazartesi’ye bağlayan geceye erişeceğiz inşallah.
Mi’rac gecesi, “Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir” (İsrâ, 1) âyetinde buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber’in bir gece Mescid-i Haram’dan çevresi mübarek kılınmış Mescid-i Aksa’ya götürülüp oradan da Sidretü’l-Münteha’ya yükseltildiği gecedir.
Mescid-i Aksa nice Peygambere ev sahipliği yapmış, Müslümanların birinci kıblesi olan kutsal bir mekândır. Fakat bugün Mescid-i Aksâ esaret altındadır. Siyonist Yahudi, Müslümanların özgürce orayı ziyaret etmesine, orada namaz kılıp ibadet etmesine ve orada Cuma namazı kılmasına müsaade etmemektedir. Mi’rac Gecesi, Dünya Kudüs Günü olarak ilan edilmiştir.
Dünya Kudüs Günü münasebetiyle yeniden Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın önemi çeşitli etkinlik ve programlarla anlatılacak, dualar edilecektir. Kudüs ve Mescid-i Aksâ için bir gün tayin edilmesi önemli olmakla birlikte, bunlar bir güne sığdırılacak değerler değildir. Toplumlara her daim anlatılması, tanıtılması, sevdirilmesi, özgürlük ve kurtuluşları için mücadele edilmesi gereken değerlerdir. Bu gecenin Kudüs’ün özgürlük ve hürriyetine vesile olması için bir vesileye dönüşmesini cenabı haktan niyaz ediyorum.
Allah’ın Resûlü (s.a.s.) bu gece Kudüs ve Mescid-Aksâ’dan Sidretü’l-Münteha’ya çıkarılmış, bu gece Cebrail’i (a.s.) asli suretinde görmüş, ümmetine beş vakit namaz burada farz kılınmış, Bakara sûresinin son iki âyeti indirilmiş ve Lailahe illallah diyerek iman eden herkesin kurtuluşa ereceği müjdesi verilmiştir. Kendisine cennet ve cehennemden birçok manzara gösterilmiş, hiçbir kulun erişemeyeceği manevi ahvallara erişmiştir.
Bakara sûresinin son iki âyeti imanın şartlarını taşımaktadır. İmanın şartlarını bildiren âyetlerle birlikte beş vakit namazın Allah Resûlü’ne Sidretü’l-Münteha’da kendisine ve ümmetine farz kılınması, namazın imandan sonra en önemli ibadet olduğunu ortaya koymaktadır. Bu âyetlerde kimseye gücünün yetmeyeceği bir şeyin yüklenmeyeceği buyrularak namazın insanın gücünün üstünde bir ibadet, görev ve sorumluluk olmadığı vurgusu yapılmaktadır. Fakat namaz, Allah’tan korkanların dışındakilere ağır gelir. Allah’tan korkanlar ise namazlarında daimidirler, namazlarını muhafaza ederler; erkân, vacip ve sünnetlerine riayet ederler. Namazları onları her türlü kötülük, fahiş iş ve munkerattân alıkoyar.
Namaz, onları Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mirac Gecesi Allah’a yükseldiği gibi yükseltir. Çünkü namaz müminin miracıdır. Allah’a en yakın olunan an ve mekândır. Bu gecede özelde kılınacak bir namaz çeşidi olmamakla beraber namazların hakkıyla, zamanında, rukûn, vacip ve sünnetlerine riayet ederek, geriye dönük kazaya kalmış namazlar hesaplanarak kılmak için bir başlangıç yapılabilir. Farz namazlar kılınıyorsa nafile namazları kılmaya başlamak için bir vesile olabilir. Nafile namazların secdelerinde Kudüs, Mescid-i Aksâ, Gazze, Filistin ve tüm ümmetin kurtuluşu için dua edilebilir. Gündüzü oruç tutup iftarında eller semaya kaldırılabilir.
Mi’rac gecenizin miracınız olmasını, Kudüs, Mescid-i Aksâ, Gazze ve Filistin’in kurtuluşuna vesile olmasını cenab-ı haktan niyâz ediyorum.