30

İnsanlık aleminin en küçük ve en etkin kurumu ailedir. Aile hayatı, sevgi ve saygı temelleri üzerine oturmuştur. Dahası, ailenin bir kervan gibi olduğunu unutmamak lazım. Bu kervan sevgi, muhabbet ve aşkla yürüyen bir kervandır. Seherlerde, bir Fecri sadık vaktinde "İkra!" emriyle doğrulup yollara düşen ve elif gibi dimdik yürüyen bir kervan... Sefer için emrolunan ancak zaferle yükümlü olmayan bir kervan... Bu kutlu kervanı ayakta tutan değerler aşındığında, sevgi ve aşk suyunu çektiğinde, saygı tükendiğinde çöllerde harap olur, kaybolur.  Vesselam…  

Cenab-ı Allah, Resulü'ne aşk iksirinden içirerek kendine gerçek habip kılmıştı. Eşlerine olan hoşgörüsü, merhameti ve sevgisi, umarım taşlaşan kalplerimize aşkın yumuşatıcı melteminden esintiler sunsun ki merhamet bulalım. Hz. Peygamberin (as.) bir aile reisi olarak insanlığa çizdiği portre hayranlıkla izlenecek mükemmelliktedir. O, sabrın, merhametin, şefkatin, inceliğin ve hoşgörünün timsaliydi. Bütün güzellikler onda birleşmişti.   

Mekke fethedilmeden Hudeybiye Antlaşmasının şartları Müslümanlara çok ağır gelmişti. Müslümanlar Kâbe'yi tavaf etmeden geri döneceklerdi. Anlaşmayı yazma işinde de ayrıca ihtilaf çıkınca, Resulullah (s.a.v) ashabına: "Kalkın kurbanlarınızı kesin, sonra da tıraş olun!" emrini vermişti. Ancak müşriklerle yapılan bu antlaşmadan hiç kimse memnun olmadığı için hareket yoktu. Bu sebeple kimse kalkmadı. Resûlullah(s.a.v), emrini üç kere tekrar ettiği halde sahabeden yine kalkan olmayınca üzüntüyle eşi Ümmü Seleme'nin çadırına girdi. Ona halktan maruz kaldığı bu durumu anlattı. Müminlerin annesi kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Ashabının kurbanını kesip, tıraşını olmasını görmek istiyor musun? Öyleyse çık, ashaptan hiçbiriyle konuşmadan deveni kes, berberini çağır, seni tıraş etsin!" dediler. Hz. Peygamber kalktı, hiç kimse ile konuşmadan bunların hepsini yaptı: Devesini kesti, berberini çağırdı, tıraş oldu. Ashap bunları görünce kalktılar kurbanlarını kestiler, birbirlerini tıraş ettiler.   

Dostlar! Kim eşine bu denli iltifatkâr olabilirdi? Kaç Müslüman en sıkıntılı anlarında hanımıyla istişare yapabilir? Kaç aile reisi en zor zamanlarında, hanımının sözünü dinler ve ona değer verir? Resûlullah (s.a.v) her sabah mescitten çıktıktan ve her ikindi namazını kıldıktan sonra, hanımlarına uğrar, hal ve hatırlarını sorar, şakalaşır ve onlarla vakit geçirmeye çalışırdı. Hanımlarını büyük bir ciddiyetle dinleme nezaketinde bulunurdu. Akşamları evlerine geldiklerinde yemek varsa yerlerdi. Şayet yapılmamışsa niçin yapılmadığını hiç sormazlardı. Hayatı boyunca evin içindeki eksiklikleri hiçbir zaman problem yapmamışlardı.   

Efendimiz eşleriyle her zaman sağlıklı iletişim kurarlardı. İnsanın sosyal bir varlık olduğunu ve iletişim kurma ihtiyacının bulunduğunu iyi biliyordu. Çünkü bu ihtiyacın giderilmesi sayesinde insan sosyal ve kültürel bir varlığa dönüşebilirdi. İnsanın diğer bir temel ihtiyacı paylaşmadır. Bildiklerini paylaşamayan, sağlıklı bir iletişim kuramayan çiftler ve aile bireylerinde zamanla psikolojik ve bedensel sağlık problemleri görülebilir.   

Efendimizin hayatının ana çizgisi kimseye yük olmamaktı. O, en güzel aile reisi olarak biliyordu ki sorunlar üzerinde gürültü yapmak incelik değil acizliktir. O'na göre asıl olan, sorunları çözerek küçültmektir. Onun bu güzelliği, müminlerin annesi sayılan eşlerine de yansımıştı. Hayatın mutluluğu için kadının bir nimet ve eş olduğunu biliyordu: "Müminlerin iman bakımından en kusursuzu, ahlâkı en güzel olanıdır. Ahlâkı en güzel olanınız da kadınlarına en güzel davrananınızdır" buyurdular. (Ebu Davud) 

Ey dost! Resulullah (s.a.v )'in pek çok davranışı hanımlarını memnun etmeye yönelikti. Hanımlarına faziletlerini söylemesi, onları sevdiğini ifade etmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan eşinin gözyaşlarını elleriyle silerek teselli etmesi, aile iletişimini ne denli önemsediğinin en bariz örneğidir. 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *