Zaman, insanın hayatını
içinde geçirdiği ve her türlü eylemlerini gerçekleştirebildiği imkân ve
fırsatlar meydanıdır. Bu yönüyle zaman, insan için çok kıymetli bir
nimettir. İnsanı çepeçevre kuşatan bu özelliği sebebiyle, Allah(cc.) Kur'an'da
fecir, kuşluk ve ikindi vakti gibi zamanın belirli kesitlerine veya mutlak
anlamda zamana yemin ederek onun değerine dikkat çekmiştir. Zaman mefhumu
insanın fiil, ibadet ve davranışlarıyla iç içe olan durumu ifade etmek için de
kullanılmaktadır. Sözlükte: devir, çağ, mevsim, sene, ay, hafta, gün,
saat, uzun veya kısa olan vakit şeklinde açıklanan zaman kavramı,
Kur'an'da asır, dehr, ahkab, karn, kurun, hîn, huld, sene, sermed, yevm,
leyl, fecr ve vakt gibi anlamlara da gelmektedir. Zaman kavramı
Kur'an'ın 513 yerinde geçmektedir.
Zamanı geriye sarma ve satın
alma şansımız yoktur. Zaman tünelinde seri adımlarla menziline, ebedi yurduna
koşan bir varlıktır insan...Zaman tünelindeki yolculuğunda çocukluk, gençlik,
olgunluk, ihtiyarlık ve düşkünlük istasyonlarının her birini geçmek zorundadır.
İnsan, sahip olduğu dünya bilgisi dilsel, kavramsal ve akıl yürütmeye ilişkin
yeteneklerle donatıldığı için yaratılış gayesinden haberdardır. Ona biçilen rol
bellidir, bunun için rolünü bir kere ve iyi oynamalıdır. Hayatının filmini seyrederken
hoşlanmadığı film karelerini kesip atma ve uygun karelerle monte etme imkânına
sahip değildir. Bu köşede hasbihal eden kardeşinizin hayat yolculuğu da
olgunluk ile ihtiyarlık arasında bir noktada seyrediyor. Arada bir hasbihal
ettiğim dostlardan nasılsın, neredesin? Diye soranlara, varlıkla yokluk
arasında bir çizgideyim, öyle yürüyorum, esprisiyle cevap veriyorum.
Kur'an'da "yevm"
kelimesi, süre kaydı olmaksızın bir zaman dilimi anlamında kullanılmaktadır.
Kıyamet ve ahirete dair âyetlerde kıyamet günü "yemu'l
kıyame”, son gün "el yevmu'l ahir", hesap günü
"yevmu'l hisab", ayrım günü" el- yevmu'l fasl, din
günü" yevmü'd din" ifadeleri sıkça geçmektedir. Göklerin ve
yerin yaratılışıyla ilgili ayetlerdeki "yevm" kelimesiyle ise
çok uzun kozmolojik evreler kastedilmektedir. Bu ifadeler insanın dünya
hayatını sürdürürken kullandığı zamansal değerlerin göreceli olduğuna işaret
etmekte, başlangıç ve sonu olmayan, yani ezeli ve ebedi bir varlık olan
Allah(cc.) için bu tür zaman dilimlerinin bir anlamının bulunmadığı
vurgulanmaktadır.
Zamanın mahiyeti, nasıl bir
varlığa sahip olduğu sorusu ise İslam filozofları tarafından farklı açılardan
değerlendirilmiştir. Zamanı, "hareketin sayısı" olarak
tanımlayan İslam filozofları, fizik dünyadaki varlıklara karşılık, metafizik
âlemde 'dehr', 'ebed' veya 'sermed' adı
verilen 'mutlak(sınırsız) zamanın' hüküm sürdüğünü kabul
etmişlerdir. En kısa zaman dilimi kabul edilen “an” dan
başlayarak zamanı çeşitli ölçütlere göre taksim eden insanoğlu, zamanın dünya
hayatını kuşatan özelliği sebebiyle kimi zaman ona yaratıcılık vasfı yüklemekle
kalmamış, insanın dünya hayatını ve ölümünü hiç durmadan akıp giden zamanın
öğütücü etkisine bağlayarak âhiret hayatını inkâr etmiştir.
Bu hususla ilgili Kur'an'da
şöyle buyrulmaktadır: "Dediler ki: Dünya hayatımızdan başka bir hayat
yoktur. Yaşarız ve ölürüz. Bizi ancak zaman helâk eder. Oysa onların bu konuda
bilgileri yoktur; sadece zanla hüküm veriyorlar." (Casiye: 24.
ayet)
Zaman da dahil olmak üzere
her şeyi var eden aşkın bir kudreti reddederek hayatı dünya hayatından ibaret
gören bu anlayış, herhangi bir bilgiden kaynaklanmayıp tamamen bir tahmin ve
kuruntu niteliğindedir. Kimi insanlar tarafından zamana atfedilen bu
yaratıcılık vasfı, onun kötülüklerin kaynağı olarak görülmesine ve bundan
dolayı da zaman hakkında olumsuz ifadelerin kullanılmasına yol açmıştır.
Türkçe' deki "feleğin sillesini yemek" ya
da "feleğe küsmek" gibi deyimler, zamanı kötülüklerin
sebebi olarak gösteren ifadelerdir. Bu telakkinin yanlışlığını ifade etmek üzere
Resulullah (s.a.v) bir kudsi hadiste buyurmuşlardır:
"Allah buyurdu ki:
Ademoğlu zamana söver. Halbuki zamanı var eden benim! Gece ve gündüz de benim
elimdedir." (Buhari)
Allah tarafından var edilen
zaman, mutlak anlamda iyi veya kötü olarak değerlendirilemez. Zamanın iyiden
kötüye veya kötüden iyiye doğru değişmeyen doğrusal bir ilerleyişinin olduğunu
ileri sürmek mümkün değildir. İslam açısından zamanı iyi veya kötü olarak
telakki etmek, ancak o zaman diliminde insanlar tarafından gerçekleştirilen
amellerin Allah katındaki değeri açısından söz konusudur.
0 yorum