52


 

Peygamber Aleyhisselam bir sabah dostlarıyla birlikte Medine Mescidinde oturuyordu. Mudar kabilesinden bir grup bedevi Müslüman onun huzuruna girdi. Bu insanların giyinişleri içler acısıydı. Yünden yapılmış kaba kumaştan basit abalar giyinmişlerdi. Yarı çıplak gibiydiler. Abaların altında doğru dürüst bir şey yoktu. Besinsiz kaldıkları, iyi beslenemedikleri yüzlerindeki solukluktan belliydi.

Sevgi peygamberi onların bu halini görünce çok üzüldü. Yüzünün rengi değişti. Hemen kalkıp kapısı mescidin içine bakan odasına girdi. O perişan Müslümanların haline bakmaya daha fazla tahammül edememişti.

Peygamber Aleyhisselam bir müddet sonra yine mescide döndü. Bilal’e ezan okumasını söyledi. Bilal’in ezanıyla toplanan Müslümanlara öğle namazını kıldırdı. Sonra minbere çıktı. Duygulu bir sesle:

-Ey insanlar! diye buyurdu. Allah’tan sakının… Akrabalık bağlarını koparmaktan sakının… Çünkü her zaman Allah’ın gözetimi altındasınız. Ey iman edenler, Allah’tan korkun! Herkes yarın için önden ne gönderdiğine baksın. Allah’tan korkun! Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır. Her kes altınından, parasından, elbisesinden, buğdayından, hurmasından infak etsin. Allah yolunda versin! Yarım hurma da olsa sadakadan vazgeçmesin…

Sevgi ve şefkat Peygamberinin duygulu hutbesi Medineli Müslümanları harekete geçirdi. Mudar kabilesinden yoksul kardeşlerine yardım etmek için birbirleriyle yarıştılar adeta. Kimin nesi varsa, getirip onların önüne döktü. Elbise getiren, hurma getiren, buğday getiren, hatta altın getiren insanlar mescidin ortasında iki yığın oluşturdular. Yiğit bir Ensari avuçları bir altın çıkınıyla dolu olduğu halde çıkıp geldi.

Dostlarının, ashabının cömertliği karşısında Resûlullah’ın yüzü sevinçle, etrafa ışık saçan bir güneş gibi parladı. Dostlarına hayır duada bulundu. Onlara:

-Siz çok güzel bir çığır açtınız! dedi. Her kim İslam’da iyi bir çığır açarsa ona, hem açtığı bu çığırın   sevabı, hem de bu yolda gidenlerin sevabı kadar sevap verilir…

Peygamber Aleyhisselamın yardımseverliği, cömertliği dillere destandı. Ondan bir şey isteyeni asla boş çevirmezdi. Üzerindeki elbiseyi, ağzındaki lokmayı çıkarır verirdi. Yanında bir şey yoksa borç alır, yine de ihtiyaç sahibini memnun etmeye çalışırdı. Evinde hiçbir şey bırakmazdı. Yarın kaygısı yoktu onda. Elindekini avucundakini hemen yoksullara dağıtırdı. Yamalı elbiselerle dolaşır, çoğu geceler aç yatardı.

Bir gün yoksul bir Müslüman Peygamber Aleyhisselamdan yardım talep etti. Ancak peygamber o esnada o yoksul Müslümandan farksızdı. Yanında hiçbir şey yoktu. Yine de Resûlullah onu geri çevirmedi. Ona:

-Yanımda sana vereceğim bir şey yok, dedi. Git benim adıma bir yerlerden borç al. Malım olunca borcu öderim.

Orda hazır bulunan Ömer:

-Ya Resûlullah! dedi. Allah, seni gücünün yetmediği şeyle mükellef kılmamıştır. Varsa verirsin, yoksa vermezsin… Kendini neden bu kadar zora sokuyorsun ki?

Ömer’in sözleri Resûlullah’ın hoşuna gitmedi. Hazreti Ömer, sevgili Peygamberinin yokluk ve sıkıntı içinde yaşamasına üzülüyordu. Ama Peygamber Aleyhisselam durumundan hiç de şikayetçi değildi. Yoksullara yardım etmek onun mukaddes ruhunu sonsuz bir mutlulukla dolduruyordu.

Medineli bir Ensar, Peygamberin Ömer’in sözlerinden alındığını görünce:

-Ya Resulullah, ver! dedi. Arş’ın sahibi azaltır diye korkma!

Ensari Müslüman’ın sözleri Resûlullah’ı mutlu etti. Yüzü aydınlandı. Tebessüm ederek şöyle konuştu:

- Ben vermekle, infak etmekle emr olunmuşum!

Yine bir gün Resul-i Ekrem, siyahi Müminlerin onur kaynağı, İslam’ın şerefli müezzini Bilal’in odasına bir iş için girmişti. Bilal’in odasında bir hurma yığını görünce:

-Bunlar ne ey Bilal? diye sordu.

Bilal, mahcup bir tavırla:

-Senin misafirlerin için hazırlıyorum ya Resûlullah! diye cevap verdi.

Peygamber Aleyhisselam kınayan bir tavırla konuştu.

-Cehennem ateşinde senin için duman olmasından korkmuyor musun? Bilal, infak eyle! Arş’ın sahibi azaltır diye korkma…

Efendimiz Aleyhisselam bu gün tekrar dirilseydi de bizim halimize baksaydı, ne derdi acaba? Her halde kahrından ruhunu oracıkta tekrar Rahman olan Allah’a teslim ederdi. Biz zavallılar! Evlerimizi birer eşya deposuna çevirdiğimiz halde yoksulluktan şikayet eden biz zavallı gafiller, gazapla kükreyen korkunç cehennem bizi hiç mi korkutmuyor? Yoksa ölüm, hesap, cehennem, azap hayali kavramlar mı? O gün gelmeyecek mi yoksa?


Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *