Tam, salgından
kurtuluyoruz derken zam pandemisine yakalanmak. Anormalliğin farklı
varyantlarda şiddetli seyri..
Salgında ciddi
adımlar atılmıştı. Bilim kurulu, maske zorunluluğu, sokağa çıkma yasakları,
filyasyon, hes kodu filan..
Peki yüzde
150’lere varan oranlarda zamlanan otomobil, konut ve kira fiyatları için öyle
sert ve hayat kurtarma seviyesinde önlemler var mı? Yoksa “serbest piyasa
normali” denilip akışına mı bırakılıyor?
Konut kredisi
desteği veya dar gelirliye konut projeleri kısa vadede probelemin bir çözümü
gibi durmuyor, üstelik bu kararlardan hemen sonra zamların fırladığı da ortada.
İstanbul başta
olmak üzere milyonlarca kiracının kaygısını gidermek için net ve caydırıcı
önlemler alınmalı değil mi?
Hollanda’nın
yapacağını açıkladığı bir plan neden burada da uygulanmasın? Ne diyor onlar:
“Evin büyüklüğü ve oda sayısı gibi özelliklere göre puanlama getirilecek. Evin
aldığı puana göre, kira tutarı bin 250 euro olarak belirlenebilecek.
Düzenlemeye
göre, dar gelirlilere, belediyeler sosyal konut tahsis edecek. Kira yardımı
almaları kolaylaştırılacak.”
Batıdan alınan
her şey, meşru kabul edildiğine göre Hollanda modeline herhalde kimsenin
itirazı da olmaz.
Aynısı otomobil
gibi tutarı yüksek kalemlere de uygulanabilir.
Enflasyonla
mücadele, bir maç, bir müsabaka değil ölüm kalım savaşı şeklinde algılanmadıkça
herhalde sonuç almak kolay olmayacaktır.
Yine işin
yükünün herkes tarafından paylaşılması da beklenir.
Bir de bu kadar
anormal zamlarla boğuşulan bir zamanda şu mal beyanı konusu da daha şeffaf ve
devamlı hale getirilmeli değil mi?
Daha geçen hafta
Afganistan İslam Emirliği de aldığı kararla devlet dairelerinde çalışan
idarecilerin çift maaş almalarını yasakladı. Cidden sıkıntılı bir süreçten
geçen Türkiye’nin de böyle bir karar almasını beklemek herhalde fantezi olmasa
gerek.
Hani "Ahir
zamanda yaşlı kadınların dinine tabi olun." diye nakledilen hadisi
bilmeyen yoktur. Bu tavsiye, zor zamanlarda ihtisas/uzmanlık yerine herkesin az
çok üzerinde ittifak edeceği asgari amelleri teslimiyetle yerine getirmeye
işaret eder.
Ekonominin de
elbette ki kelli felli acayip uzmanları var ve onların komple
değersizleştirilmesi saçmadır. Yalnız siyasi tercihlerle ötelenen istisnalar
hariç, kapitalist/liberal bir hegemonyanın çarkından geçmiş ve bu bakış
açısıyla edindiği bilgileri kutsayan bir bilgeliğin de sadra şifa olduğunu
söylemek zor.
Tüm dünyanın
uğraştırıldığı bir çalkantılı mesele için, harçlığını alana kadar avazı çıktığı
kadar bağırıp mızmızlanan çocuk gibi davranmak da yakışıksız. Yalnız, Cenabı
Mevla herkesin rızkını -ki bu rızkı yaşanılan zamanın ortalaması olarak
düşünmeli- takdir etmiştir. Birileri bunu suiistimal etmezse, bireyler sorun
yaşamaz.
Gelir
dağılımında dengesizlik varsa işte o zaman idarenin hakkaniyeti, adaleti ve
hesap verebilirliği bireylerin muhasebesine konu olur.
Daralan süreler,
daralan hesaplar ve daralan anlayışlar, giderek daha fazla öfke üretir.
Bir yerden
süratle, mevzunun hassaslığına aciliyetine ve önemine bakarak sert adımların
atılması elzemdir.
Yoksa geçmiş acı
öyküleri yeniden yaşamaktan daha acısı, bunu yaşatmanın vebali olacaktır.
Allah sonumuzu
hayreylesin.