Osmanlının
yenilgisiyle biten 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Batı, İslam topraklarını işgal
etti. Uzun yıllar bu işgaller sürdü. İslam adına, İslam uygarlık ve medeniyeti
adına ne varsa yok edilmeye çalışıldı. Halklar, genç nesiller İslam'dan
uzaklaştırıldı. Demokrasi, Liberalizm, Kapitalizm, Marksizm, Faşizm,
Milliyetçilik, Nihilizm, gibi batı menşeli, batı yaşam tarzını dayatan ve
temelde birbirinin aynı olan düşünce akımları devletler eliyle
yaygınlaştırıldı. Kurtarıcı, mutluluk ve refah sağlayıcı birer ekol olarak
sunuldu. Bu mekteplerin ortak paydası Müslüman halkları Allah'tan
uzaklaştırmak, materyalist, inkârcı düşünceyi hayata hakîm kılmaktı. Allah
inancını, ahiret inancını kalplerden silmek, toplumları mide ve şehvetlerinin
kölesi kılmaktı. Ne zaman halklarda bir kıpırdanma olsa ve bu batıl ekollere
sırtlarını dönüp İslam`a yönelmeye kalkışsalar Amerika, işgalci israil ve
Batı`ya bağlı yerli uşakların elleriyle 28 Şubat tipi darbeler yürürlüğe
konuldu.
Batı, İslam dinine
düşmandır. Batı İslami yaşam tarzına düşmandır. Batının İslami düşünce ve
değerlere hiç tahammülü yoktur. Çünkü Batının İslam dünyasıyla ilgili
emperyalist, sömürgeci emellerinin önündeki en büyük engel İslam'dır. İslam
kendi mensuplarına adaleti, özgürlüğü, izzetli yaşamı, onuru, bağımsızlığı,
kendi kendine yeterli olmayı, kalkınmayı tavsiye ediyor. Kardeş olmayı,
vahdeti, düşmana cesurca direnmeyi tavsiye ediyor. Batı İslam topraklarını
sömürmek istiyor. İslam topraklarındaki zenginliklere bedava konmak istiyor.
Müslüman halkların ucuz işçilere dönmesini arzuluyor. Müslüman halkların
kalkınmamış, yoksul, uyuşuk, edilgen, yönlendirilebilir, onursuz, günlük
rızıklarını kazanmaktan başka dertleri olmayan, ülkelerinin talan edilmesine
ilgisiz, dağınık, perişan, tefrika ve kargaşa içinde yüzen kimseler olmaları
için çalışıyor.
Batı, İslam âleminden
gitti. Ama yerine kendine bağlı, kendi çıkarlarını koruyan, kendi değer ve
öğretilerinin temsilcisi uşak yönetimler bıraktı. Bu yönetimler İslam'a
düşmanlıkta, Müslüman halklara zulümde kendi efendilerini bile geçtiler.
Batının menfaatlerini gözleri gibi korudular. Batının emperyalist çıkarlarına
engel gördükleri kişi ve grupları vahşice sindirdiler. Ne zaman Müslüman
halklar bilinçlense, kendi din ve onurlarına sahip çıkmaya kalkışsa bu uşakları
karşısında buldu ve acımasızca sindirildi. Batının uşakları Müslüman halklara
yönelik barbarlıklarını çağdaş uygarlık, demokrasi, özgürlük, irticayla
mücadele adına yaptılar.
28 Şubat; uyanışa geçen, toparlanan, kendi değerlerine sahip çıkan Müslümanları
kaba kuvvetle sindirme, etkisiz hale getirme girişimiydi. Amerika destekliydi,
işgalci israil destekliydi. 28 Şubat İslam'la savaşmanın adıydı. İslami yaşam
tarzını, Allah merkezli kültürü toplumun hayatından çıkarma, toplumu
dinsizleştirme ve ahlaksızlaştırma süreciydi.
Bu süreç zarfında
Müslüman kişi ve gruplara yönelik adeta bir cadı avı başlatıldı. İslami
kesimlerin tüm kazanımları ellerinden alınmaya çalışıldı. Dindarlar yönetimden,
meclisten, bürokrasiden, ordudan, medyadan ayıklandı. Dindarlık suç sayıldı.
Dindar etiketli olmak, sakallı olmak, namaz kılmak, tesettürlü akrabalara sahip
olmak işten atılmaya, mağdur edilmeye, terörist muamelesi görmeye yeterli delil
sayıldı. Milli Eğitim kesintisiz sekiz yıla çıkarılarak Kur'an kurslarının,
İmam Hatiplerin önü kesildi. Eğitim sistemi ateistlerin, laik Kemalist ve
solcuların insafına bırakıldı. Bir kaç yıl içinde inançsız, ahlaksız,
şehvetperest, ülkelerinin kaderiyle hiç ilgilenmeyen, Batı hayranı, hippi
kılıklı, bütün hayalleri kadın, spor ve müzikten ibaret olan nesiller türedi.
Türkiye'nin en dindar taşra kent ve kasabaları bile bu gençlerden geçilmez
oldu.
O karanlık günlerin
acısını, tahribatını, yol açtığı savrulmaları hala iliklerimize kadar
hissediyoruz. O günlerde kangren olan toplumsal ahlak hala kan kaybediyor,
yaralar kabuk bağlasa bile dipleri irin dolu. Bu anlamda İslam davetçilerine,
İslam’ı dert edinmiş Müslümanlara, toplumu İslam’la, Allah’la barıştırmak
isteyen aydın, yazar, hatip ve gayretli âlimlere çok iş düşüyor. Yol uzun, iş
çok, durup dinlenmeye, karamsarlığa ise hiç vakit yok.