“Topraktan Gelen, Ruhla Dirilen, Yeryüzüne Gönderilen”

Başlangıcın Sırrı

Evren, henüz ilahi kelâmın yankısını duymamışken…

Yeryüzü, yeşilini, mavisini, taşını ve toprağını sükûnet içinde taşırken…

Semâlar yıldızlarla donatılmamış, melekler hayretle Rablerinin emrini beklerken…

Allah, kendisi için bir halife yaratacağını meleklere bildirdi.

“Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım.” (Bakara 2/30)

Melekler, Allah’a sormaktan geri durmadı:

“Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni tesbih ve takdis ediyoruz.”

Ve Allah buyurdu:

“Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”

Bu cevap, hem bir hikmetin hem de büyük bir sırra açılan kapının anahtarıydı…

Topraktan Dirilen Can

Cenab-ı Hak, yeryüzünün farklı yerlerinden aldığı çeşitli renklerdeki toprakları bir araya getirdi.

Kimi yumuşak, kimi sert; kimi beyaz, kimi siyah…

Bu toprak, hem insanların fiziki çeşitliliğinin hem de mizaçlarının sembolüydü.

Bu toprak, İlahi kudretle yoğruldu.

Ve nihayet, Rabbin kudret eliyle şekillenen o bedenin içine Allah kendi ruhundan üfledi.

Artık o bir heykel değil, bir ruha sahip canlıydı.

Adı “Âdem” oldu.

İlk insan, ilk nefes… Ve ilk peygamber.

İlahi İlimle Donanmak

Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti.

Bu sadece kelimeleri değil; kavramları, eşyayı, mana ve hikmeti bilmeyi içeriyordu.

Âdem’in sahip olduğu bu ilim, meleklerin hayretini artırdı.

Onlar secdeye kapandılar, bir tek İblis hariç…

“Ben ateşten yaratıldım, o ise topraktan!” diyerek büyüklendi.

Kibirle başkaldırdı.

Ve o günden itibaren şeytan, insanın ezeli düşmanı oldu.

Cennetin Sessiz Tanıkları

Hazreti Âdem, eşi Havva ile birlikte cennete yerleştirildi.

Orada her şey vardı: sonsuzluk, bolluk, huzur…

Tek bir yasak dışında.

“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın.”

Fakat düşman boş durmadı.

İblis, vesvese verdi, şüphe düşürdü, kandırdı…

“Rabbiniz size bu ağacı yasakladı çünkü ebedi melekler olmanızı istemiyor.”

Ve Âdem ile Havva, unutarak ya da merakla yasak ağaca yaklaştılar.

Bir anda cennet elbiseleri soyuldu.

İlk pişmanlık, ilk tövbe orada yaşandı.

“Ey Rabbimiz! Kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, biz ziyan edenlerden oluruz.” (Araf 7/23)

Dünyaya Yolculuk

Bu itiraf, Allah’ın rahmetine ulaşan ilk niyazdı.

Fakat artık cennet onlar için bir süreliğine kapalıydı.

Allah, onları yeryüzüne indirdi.

“Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Orada bir süre kalacak, orada yaşayıp öleceksiniz.” (Bakara 2/36)

Böylece insanlık tarihi başladı.

Yeryüzünde yeni bir imtihan, yeni bir direniş ve yeni bir yolculuk…

Hazreti Âdem, yeryüzünün ilk öğretmeni oldu.

Tarlayı sürdü, ekti, biçti. Eşini sevdi, çocuklarını büyüttü, ilk kanı gördü, ilk yas’ı yaşadı.

Oğlu Habil’in Kabil tarafından öldürülmesiyle insanoğlunun ilk trajedisi yazıldı.

Peygamberlik ve Miras

Âdem sadece bir baba değil, aynı zamanda ilk peygamberdi.

Allah ona vahyetti.

O, insanlığa doğruyu, iyiliği, tevazuyu ve Allah’a kulluğu öğretti.

Tövbenin kapısının açık olduğunu gösterdi.

Ve ölüm geldiğinde o bir peygamber olarak veda etti dünyaya.

Onun mirası yalnızca nesil değil, bir ahlaktı.

Her doğan insan, onun soyundan;

Her doğru söz, onun mirasından…

Son Söz: Her İnsan, Bir Âdemdir

Hazreti Âdem’in kıssası, yalnızca bir “ilk” olmanın hikâyesi değildir.

Bu hikâye, her insanın kendi içindeki cenneti kaybedip dünyaya düşmesi;

Her kalbin şeytanla mücadelesi;

Her ruhun tövbe ile arınma umududur.

Her insan, içinde bir Âdem taşır.

Ve her insanın yolculuğu, tıpkı onunki gibi bir dönüşle tamamlanır:

Topraktan geldik, toprağa döneceğiz ve tekrar dirileceğiz…