Okuyucularım ekonomi ile ilgili
yazı yazmadığımı bilirler. Bu güne kadar belki bir iki tane yazmışımdır. O
yazıların ilkinde; ekonomiden bir şey anlamadığımı, bilgilerimin kıt olduğunu,
hatta gazetelerin ekonomi sayfalarını dahi okumadığımı söylemiştim. Bu durum
gündelik yaşamımda dahi böyledir. Allah’ın yardımı ile evimi geçindiriyorum,
yoksa benim bilgi veya kendi imkânlarımla değil.
Nereden aklımda
kalmış bilmiyorum. Üniversite yıllarından veya okuduğum bir kitaptan mı hatırlamıyorum.
Ama yatırımcı elindeki parayı değerlendirmek istediğinde iki şeyi düşünür. Bir;
bankaya yatırıp, faiz getirisinden yararlanmak. İki; yatırım yaparak kâr etmek.
Tabi konuştuğumuz İslami endişeleri olmayan, faizin helal veya
haramlığına bakmayan yatırımcılar için geçerli. Yoksa Müslüman yatırımcıları
tenzih ederim. Demem o ki; Bay Okan, Hakan, Tunç veya Demir, elindeki 100
milyar lirayı değerlendirmek istediğinde, faizden elde edeceği para ile
yatırımdan kazanacağı kârı karşılaştırır.
Eğer faiz getirisi fazla ise o
zaman hiç düşünmeden mevcut rakam bankaya gider. Adam sırtüstü yatarak, parası
üzerinden para kazanır. Yok, eğer ülkedeki faizler düşük seviyede ise o zaman
parayı bankaya yatırmanın bir mantığı olmaz. Bu durumda bir yatırım yaparak
kazanç elde etmeye çalışır.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
yapmak istediği tam da budur. Yani faizleri indirerek, sermayeyi yatırım
aracına dönüştürmek. Bu sayede üretim ekonomisi devreye girer. İstihdam artar.
İhracat fazlalaşır. Paranın üzerinden değil, işin üzerinden para kazanılır.
Tabi bu planın Türkiye’de
tutmasının önünde bazı engeller vardır. Birincisi faiz lobisidir. Çünkü adamlar
ellerindeki parayı bankaya yatırarak hiç emek harcamadan para kazanıyorlar.
Böylelikle rahata alışan sermayedarın ellerindeki parayı yatırıma dönüştürmek
kolay değildir.
Onun için hemen dövize
yöneliyorlar. Dolayısıyla piyasadaki dövizler çekilince arz talep dengesi
gereği döviz yükselişe geçiyor. Zaten son dönemde yaşadığımız bundan ibarettir.
Piyasada bir mal azalınca talep artar ve dolayısıyla fiyat artar. Örneğin;
karpuz ilk çıktığında çok pahalı olur. Ama yaz mevsimi boyunca piyasada karpuz
fazlalaşınca fiyatı azalır.
İşte bu denge üzerinden gidecek
olursak, yukarıda da belirttiğimiz üzere faiz inince kolaycılar hemen dövize
yöneliyorlar. Piyasada herkes Dolar, Euro arıyor. Böylece talebi artan döviz
değer kazanıyor. Tabi yabancı yatırımcıların da bunda payı var. Belki de
ortalığı kızıştırmak üzere döviz satın alıyorlar. Sonuç yine aynı olmuş
oluyor.
İkinci olarak; Türkiye tam anlamı
ile bir yatırım ülkesi değildir. Çünkü ara malların çoğu ithal ediliyor.
Örneğin tekstil ülkesi olmamıza rağmen, tekstil makinelerinin hemen hepsini
ithal ediyoruz. Bu nedenle piyasa şartlarında güvenin tam olmadığı ülkelerde
yatırım yapmak hakeza zor oluyor.
Son olarak şunu belirtmemiz
gerekir ki; faiz İslam’da haramdır ve lam ve cimsiz kaldırılmadır. Ancak
yaşadığımız ülkenin sadece ekonomisinde değil, her alanında helal ve haram
gözetilmiyor. Örneğin resmi olarak zina yapılıyor ve yine resmi olarak içki
satılıyor. Bilindiği üzere içki, zina ve faiz yine lam ve cimsiz haramdırlar.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
bir yerinden tutup faiz lobisine savaş açması ve bu hususta “Nas” var demesi
önemsenmelidir. Hem İslami hassasiyetten dolayı söylenmiş bu sözün ardından,
ülkedeki yatırımlar da artacaktır. Bu anlamda bir ekonomik bağımsızlık
mücadelesinden bahsedilebilir.
Belki de bu yüzden Cumhurbaşkanı
konuşunca döviz tırmandırılıyor.