0

 

            İslam aleminin en büyük iki bayramından olan Kurban Bayramı’nda Müslüman halk bayram sevincini yaşarken, Allah(cc)’a kurbanlar adarken, her yıl olduğu gibi bu yıl da “Biz bayram kutlamayacağız.” diyen, halkın huzuruna, kanına göz diken  barbarlar özelde şehrimizi genelde de Kürtlerin yaşadığı her yeri savaş alanına çevirip bayramı Müslüman Kürt halkına zehir etmeye çalıştılar. Okyanus ötelerindeki efendilerine Kürtleri kurban etme alçaklığına giriştiler.

            Baştan sona olayın planlayıcısı, provoke edicisi olan malum güruh hiç utanmadan halkın karşısına çıkıp olaylarla bir ilişkilerinin olmadığını bu olayları gerçekleştirenlerin bazı provokatörler olduğunu dile getirdiler. Geçtiğimiz günlerde bu malum partiyle hiçbir ilişkisi olmayan(!) bu barbar provokatörlerden birkaçı yakalandı ve kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gören bu malum güruh hafta sonu şehrimizde gençlerimizi uyuşturucu, hırsızlık, fuhuş batağına sürükleyen esrarkeşleri, hırsızları, serserileri toplayıp ön sıraya da Diyarbakır’daki gibi masum gençler başları taşlarla ezilerek, arabayla üzerlerinden geçilip nazlı bedenleri yakılırken zılgıt çalıp “Yakın onları, acımayın” diyen merhametten uzaklaşmış, kana susayan kadınları alarak yakalanan provokatörlerin serbest bırakılması için yürüyüş düzenlediler. Emniyete, devlet yetkililerine “Bakın biz onlara provokatör dedik; ama onlar has elamanlarımız eğer onları serbest bırakmazsanız gene aynı olayları yaparız.” diye adeta gözdağı verdiler.

            Yapılan vahşilik, barbarlık kamera kayıtlarıyla an be an kayıtlı olmasına rağmen on binlerce provokatörden neden sadece 12’sinin tutuklandığı da ayrı bir muamma; ama üzerinde asıl durulması gereken ısrarla halkı germeye, birbirine düşürmeye çalışan; halkın birbirinin kanını dökmesi için her türlü iğrençliğin arkasında duranların bundan ne kazanç umdukları? Batman’ı yönetmek, kalkındırmak için halktan destek alanların halkın huzuruna göz dikerek bu ihaneti hangi amaçlarla yaptıkları?

            Kurban Bayramında bölge adeta savaş halindeyken, şehirdeki yerli halk bile can korkusundan dışarı çıkamazken, polis, asker bile olaylara müdahale edemezken, müdahalede yetersiz kalıyorken, Amerika’nın Adana elçisinin bölgeyi bir komutan edasıyla nasıl elini kolunu sallayarak teftiş edebildiğinin, şehirleri kan gölüne döndürenlerin efendilerini plaketle onurlandırdığının üzerinde hiç kimse durmadı. Yerel basın bile olay anında haber yapamazken beş Alman gazetecinin(!) D.bakır’da ne aradığının üzerinde kimse durmadı. Sahi bunlar bu cesareti, bu güveni kimden alıyorlar. Onlara uşaklık edenler Kürt halkına ihanetlerinin hesabını nasıl verecekler.

            Olaylar kesinlikle önceden planlanmadı, fırtına gençliğin(!) tepkileriyle aniden gelişti diyenler yakılan yıkılan talan edilen malum partililere ait tek bir iş yeri gösterebilirler mi? Sahi neden bu ani fırtınadan kazara bile olsa tek bir işyerinizin camı dahi çizilmedi. Çoğu yerde komşu iş yeri talan edilirken, yakılıp kül edilirken neden yanındaki iş yerinin camına tek bir taş dahi atılmadı? Talan etme, yakıp yıkma kriteriniz neydi? Bedel(!) ödeyenlere, haraç verenlere neden dokunulmadı? Bu planlı, programlı bir ihanet süreci değil de neydi öyleyse?

 

            Bu barbarlığın, zulmün, ihanetin hesabını halka veremezsiniz. Diyelim yalanlarınızla halkı kandırdınız; ama Hakk’ı asla kandıramayacağınızı, bu zulmün, vahşetin hesabının bu dünyada ya da ahirette er geç sorulacağını asla unutmayın. 

            İslam aleminin en büyük iki bayramından olan Kurban Bayramı’nda Müslüman halk bayram sevincini yaşarken, Allah(cc)’a kurbanlar adarken, her yıl olduğu gibi bu yıl da “Biz bayram kutlamayacağız.” diyen, halkın huzuruna, kanına göz diken  barbarlar özelde şehrimizi genelde de Kürtlerin yaşadığı her yeri savaş alanına çevirip bayramı Müslüman Kürt halkına zehir etmeye çalıştılar. Okyanus ötelerindeki efendilerine Kürtleri kurban etme alçaklığına giriştiler.

            Baştan sona olayın planlayıcısı, provoke edicisi olan malum güruh hiç utanmadan halkın karşısına çıkıp olaylarla bir ilişkilerinin olmadığını bu olayları gerçekleştirenlerin bazı provokatörler olduğunu dile getirdiler. Geçtiğimiz günlerde bu malum partiyle hiçbir ilişkisi olmayan(!) bu barbar provokatörlerden birkaçı yakalandı ve kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gören bu malum güruh hafta sonu şehrimizde gençlerimizi uyuşturucu, hırsızlık, fuhuş batağına sürükleyen esrarkeşleri, hırsızları, serserileri toplayıp ön sıraya da Diyarbakır’daki gibi masum gençler başları taşlarla ezilerek, arabayla üzerlerinden geçilip nazlı bedenleri yakılırken zılgıt çalıp “Yakın onları, acımayın” diyen merhametten uzaklaşmış, kana susayan kadınları alarak yakalanan provokatörlerin serbest bırakılması için yürüyüş düzenlediler. Emniyete, devlet yetkililerine “Bakın biz onlara provokatör dedik; ama onlar has elamanlarımız eğer onları serbest bırakmazsanız gene aynı olayları yaparız.” diye adeta gözdağı verdiler.

            Yapılan vahşilik, barbarlık kamera kayıtlarıyla an be an kayıtlı olmasına rağmen on binlerce provokatörden neden sadece 12’sinin tutuklandığı da ayrı bir muamma; ama üzerinde asıl durulması gereken ısrarla halkı germeye, birbirine düşürmeye çalışan; halkın birbirinin kanını dökmesi için her türlü iğrençliğin arkasında duranların bundan ne kazanç umdukları? Batman’ı yönetmek, kalkındırmak için halktan destek alanların halkın huzuruna göz dikerek bu ihaneti hangi amaçlarla yaptıkları?

            Kurban Bayramında bölge adeta savaş halindeyken, şehirdeki yerli halk bile can korkusundan dışarı çıkamazken, polis, asker bile olaylara müdahale edemezken, müdahalede yetersiz kalıyorken, Amerika’nın Adana elçisinin bölgeyi bir komutan edasıyla nasıl elini kolunu sallayarak teftiş edebildiğinin, şehirleri kan gölüne döndürenlerin efendilerini plaketle onurlandırdığının üzerinde hiç kimse durmadı. Yerel basın bile olay anında haber yapamazken beş Alman gazetecinin(!) D.bakır’da ne aradığının üzerinde kimse durmadı. Sahi bunlar bu cesareti, bu güveni kimden alıyorlar. Onlara uşaklık edenler Kürt halkına ihanetlerinin hesabını nasıl verecekler.

            Olaylar kesinlikle önceden planlanmadı, fırtına gençliğin(!) tepkileriyle aniden gelişti diyenler yakılan yıkılan talan edilen malum partililere ait tek bir iş yeri gösterebilirler mi? Sahi neden bu ani fırtınadan kazara bile olsa tek bir işyerinizin camı dahi çizilmedi. Çoğu yerde komşu iş yeri talan edilirken, yakılıp kül edilirken neden yanındaki iş yerinin camına tek bir taş dahi atılmadı? Talan etme, yakıp yıkma kriteriniz neydi? Bedel(!) ödeyenlere, haraç verenlere neden dokunulmadı? Bu planlı, programlı bir ihanet süreci değil de neydi öyleyse?

 

            Bu barbarlığın, zulmün, ihanetin hesabını halka veremezsiniz. Diyelim yalanlarınızla halkı kandırdınız; ama Hakk’ı asla kandıramayacağınızı, bu zulmün, vahşetin hesabının bu dünyada ya da ahirette er geç sorulacağını asla unutmayın. 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *