Dünyada bir kıtlık tehlikesi
var. Ama bu kıtlık öncelikle manevidir. Bir merhamet, şefkat, yardımlaşma ve
insanlık kıtlığı var. Daha sonra buna bağlı olarak bir yiyecek kıtlığı
tehlikesi var. Aslında bu yiyecek kıtlığı yiyeceğin olmamasından değil, bir
kısım açgözlü insanların doymamasından ve ellerindekini paylaşmamasından
kaynaklanıyor.
Dünyada yapılan karşılıksız
yardımların listesinde, halkı Müslüman olan ülkeler en başı çekiyor. Hâlbuki
bunlar dünya gelirlerinde başı çeken zengin ülkeler değil. Aynı zamanda dünyayı
sömüren şirketlerin de sahibi değiller.
Dünyanın yeni bir düzene
ihtiyacı var. Buna, zenginler fakirlerin sayısını azaltarak çare bulmaya
çalışıyorlar. Hâlbuki sorun fakirler değil zenginlerdir. Onların doymak
bilmeyen iştahlarıdır.
Bugün dünyaya sürekli
ahlaksızlığı, doyumsuzluğu ve kıtlık tehlikesini pompalayanlar bu zengin
mihraklardır. Ismarlama araştırmalar ve araştırma sonuçlarını yayınlayıp ona
göre dünyayı dizayn etmeye çalışanlar yine onlardır. Dünya savaşlarını çıkarmak
isteyenler, bununla ceplerini doldurmak isteyenler yine onlardır.
Dünyanın bu asalaklara
ihtiyacı yok. Dünyanın daha çok insanlık değerleri olan merhamete, sosyal
yardıma, şefkate, düşene el uzatmaya, fakir ülkeleri kalkındıracak destekleme
programlarına ihtiyacı var. Zaten başımızdaki bu musibetlerin kaynağı
insanlıktan uzaklaşmamız değil mi? Para hırsı değil mi? Bir insan nasıl olur da
bir ülkeden daha zengin olabilir? Bu apaçık bir adaletsizliktir.
Dünyadaki bu kıtlık tehlikesi
önce manevi olarak başladı. Özgürlük adı altında insanlar doyumsuz bir
nefisperestlik girdabına alındı. Sonra da bunlara uyuşturucu, alkol, fuhuş ve
eğlence servis edildi. Bu bataklıkta debelendiler. İsraf, isyan ve arsızlık
hastalığı insanlığı sardı. Bunun peşinden zenginliğin bazı ellerde toplanması,
fakirliğin dünyada yayılması ve ahlaki çöküntü geldi. Ardından maddi kıtlıklar
başladı. Artık geldiğimiz noktada bir önlemin alınması lazım iken, bunu yine
savaşlar çıkararak, dünya nüfusunu azaltma şeklinde vicdansızca yapmaya
çalışıyorlar.
İnsanın erdem anlayışını
geliştirip çoğaltmamız gerekirken, bunlar hayvani tarafın geliştirilmesini
teşvik ediyorlar. Hayvanlıktan ne beklenir ki? Tabi ki daha fazla ölüm, talan
ve perişanlık olacak. Dünya yaşanmaz bir hale gelecek. Belki zenginler
kendilerine yalancı cennetler oluşturacaklar ama onlar da bu dünyada rahat
yaşayamayacak.
Bir an önce, insani tarafımız olan
erdemleri geliştirmeye ve insani değerlerimizi yüceltmeye başlamalıyız.
Zenginliği dünyaya yaymalıyız. Manevi kıtlığı önleyecek tedbirler almalıyız.
Maddi kalkınmayı da insani ölçüleri gözeterek yapmalıyız. Bu işi açgözlü
insanlara bırakır isek; daha fazla açlık, yoksulluk ve savaşlardan başka bir
şey göremeyiz.