Seçime doğru gittiğimiz şu
günlerde, kimden yana taraf olduğumuz, kimden yana tercih koyacağımız ve kimin
lehine tavır takındığımız önemlidir. Taraf olmamız, tercih koymamız ve lehinde
veya aleyhinde yer almamız bize bir vebal ve sorumluluk getirecektir.
İyi ile kötünün ne olduğunu
mümeyyiz bir çocuk dahi bilir. Diğer bir ifade ile herkes iyinin ne olduğunu,
kimin iyilikten yana olduğunu, kimin iyilik peşinde koşacağını ve iyi icraatlar
yapacağını bilir. Ama taraf olma kimi zaman insanın gözünü kör eder. Şeytan,
insana kötü amelini süsleyip püsler. Dolayısıyla şaşırtıcı da olsa bir
bakarsınız ki kötünün, kötülüğün taraftarları çoğalmış. Kötüye alkış tutanlar,
kötüden yana olanlar kötülüğü kıyasıya savunmuş. İyi olana ve iyiliğe ise düşman
kesilmişlerdir.
Zinanın, fuhşiyatın ve sapkın
düşüncelerin kötü olduğunu herkes bilir. Evliliğin, aile olmanın, anne babanın
olduğu sıcak bir yuvanın daha iyi olduğunu herkes bilir. Hele öğretmenlik yapan
biri bunu çok daha iyi bilir. Çünkü bir sınıfta sorunlu öğrencilerin çoğunluğu
anne babası ayrı olanlardır. Uyuşturucuya bulaşanlar, kötü yollara sapanlar
aile düzenleri olmayanlardır.
Kur’an, dini bilgiler ve
ahlak dersinin iyiliği tavsiye ettiğini, anne babaya saygıyı, komşuya,
akrabaya, fakire, yoksula, yetime ve yolda kalmışa yardım edilmesini emir ve
tavsiye ettiğini bilir. Ama ısrarla birileri buna düşmanlık eder. Bu derslerin
müfredatta olmamasını, gücü yettiğinde bunu kaldıracağını bas bas bağırır.
Bunları savunan, kaldıracağını söyleyen nasıl iyi olabilir. Ama birileri ya
bunu görmez ya da görmezlikten gelir. Ya da taraf olması onun basiretini
kapatmış, gözünü kör etmiştir.
Biri faize karşı olduğunu,
faizi kaldıracağını alenen ilan eder. Ama diğeri daha ilk günden İMF gibi
uluslararası faiz lobilerinden borç para alacağını ilan eder. Faizin kötü
olduğunu, Allah’a ve Rasûlü’ne savaş açmak olduğunu neredeyse bilmeyen yoktur.
Ama yine de birileri bunu savunur. Taraf olur.
Tarih boyunca, kötü ve
kötülüğün öncüleri olmuştur. Fakat kötü ve kötülüğü ayakta tutan onu
destekleyenlerdir. Ondan taraf olan ve ona yandaş olanlardır. Garip olanı ise
kötülüğün öncüleri olanların kendilerini iyilik önderleri olarak
tanıtmalarıdır. Biz sizin iyiliğinizi istiyoruz. Sizi iyilik sahiline
çıkaracağız deyip halkı kandırmalarıdır. Yalanları ve boş vaatleriyle halkı
peşlerinden sürüklemeleridir. Ama ne hazindir ki kötülüğe öncülük edenin de
kötü ve kötülüğü destekleyenin de akıbeti birdir. Allah (c.c.) ayeti
kerimelerde ibret ve öğüt almamız, kendimize gelip iyilik ve iyiden yana
olmamız için bizi uyarıyor. Saffat sûresinde:
“Biri diğerine yönelir,
karşılıklı birbirini sorumlu tutup suçlarlar. Derler ki: “Siz, evet siz,
bize iyi niyetliymiş gibi görünerek gelirdiniz.” Diğerleri, “Aksine”
derler, “Siz inanmış kimseler değildiniz. Bizim, sizin üzerinizde hiçbir etkili
baskımız olmamıştı; bilâkis siz azgın bir topluluktunuz. Sonuçta
rabbimizin hükmünü hepimiz hak ettik; artık (gerekli cezayı) mutlaka tadacağız.
Evet, sizi saptırdık, çünkü biz kendimiz sapmıştık.” O gün onlar azap görmede
ortaktırlar. İşte biz suçlulara böyle yaparız!” (Saffât, 37/27-34)
Dikkat edilirse uyan ve
uyulanların birbirilerini suçlamaları kendilerine fayda vermemiştir. Her iki
tarafın da vardığı yer cehennemin yakıcı azabı olmuştur. Öyleyse, daha dünyada
iken tercihimizi iyi, iyiden yana ve iyilikten yana koymamız lazım. Kurtuluş
iyilikte ve iyi olmadadır. Kötü ve sapkın fikirlerin hiçbir topluma zararın
dışında faydası olmamıştır ve olmaz da.
Mevla’m bizi ve halkımızı basiret ehli eyleyip iyi ve iyilikten yana tavır takınanlardan eylesin. Amin.