Geçen hafta Milli Eğitim
Bakanı Yusuf Tekin, "Karma eğitim esas, ama ailelerin okula göndermediği
kız çocuklarının okullaşmasını sağlamak için gerekirse kız okulları da
kurulur" şeklinde açıklama yaptı.
HÜDA PAR Gaziantep
Milletvekili Şehzade Demir’in de TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Bakan
Tekin’e destek vermesi ile kendilerini “Laik” zanneden lakin aslında laikliği
din yerine koyan İslam düşmanları, koro halinde karma eğitimden taviz
verilemeyeceğini ve bunun anayasanın laiklik ilkesine aykırı olduğu zırvasını
yüksek sesle dillendirmeye ve saldırmaya başladılar.
Bu kesimlerin amacı iyi bir
eğitim sistemi düşüncesi veya çocuklarımızın iyi bir eğitim alması falan
değildir. Bunlar ne ilim ne eğitim ne de pedagojik bir yaklaşım ve endişe ile
değil, tamamen ideolojik ve İslam karşıtlığı ile bu tavrı takınıyorlar.
Bunların tek amacı çocuklarımızın ve nesillerimizin İslam’dan uzak bir şekilde
yetişmeleridir. Tıpkı tek parti ve 28 Şubat döneminde yaptıkları gibi. Oysa
Bakan Tekin, karma eğitimin esas olacağını ve isteyenler için kız okulu
açılabileceğini söyledi. Onlara karışan ve baskı yapan olmadığı halde azgın bir
azınlık tüm halkın çocuklarının onlar gibi olmasını istiyor. Bunun için de
“Laiklik” maskesini araç olarak kullanmak istiyorlar.
Tek parti döneminde zaten işi
bağlamışlar. 27 Aralık 1949 tarihinde ABD ile imzalanan ve 13 Mart 1950’de
yürürlüğe giren Fulbright Anlaşması ile eğitim sistemi ABD’ye teslim edilerek,
nesillerimiz bilinçli olarak inanç ve değerlerimizden uzaklaştırılıp batı tipi
bir nesil yetiştirmenin önü açıldı. Halen de bu sözleşme ve zihniyeti
marifetiyle, ders kitapları ve müfredatta İslam düşmanlığını dayatan ve
İslam’dan uzak nesillerin yetiştirilmesi amacına matuf içerikler barındırılmaya
devam ediliyor.
Türkiye'nin Einstein'ı
olarak adlandırılan merhum Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu: “1923’ten 1945’e
kadar İngiliz sömürgesiydik. 1945’ten sonra Amerikan sömürgesi olduk. Milli Şef
İsmet İnönü yaptığı Fulbright anlaşması ile Türk Eğitim Sistemini ABD’lilere
teslim etti… Bir ülkeyi ele geçirmenin en keskin yolu, o ülkenin eğitim
sistemini ele geçirmektir.” diyerek konunun vahametini ifade
etmiştir.
Aynı şekilde merhum Ahmet
Kabaklı hocamız da: “Milli olmayan bir eğitim sisteminin yetiştirdiği idealsiz,
gayesiz, vasıfsız ve zararlı bir gençlik var. Bu müessesenizin acilen
düzeltilmesi lazımdır.” diye uyarmıştır.
Zamanla Batı ülkeleri karma
eğitimin bir faydasının olmadığını gördü ve bundan vazgeçti; ancak ülkemizdeki
“batı tapıcılar”, kararmış kalplerindeki İslam düşmanlığının etkisiyle halen
bunu diretmeye ve jakoben bir anlayışla eğitim ve devlet düzeni üzerinde
vesayet kurmaya çalışıyorlar.
Bre gafiller, kendinize
gelin! Öncelikle siz kim oluyorsunuz da bize baskı yapmaya kalkıyorsunuz? Artık
baskı yaptığınız dönemin geçtiğini o kalın kafalarınıza koyun. Halkı artık
helvadan yapılan putlara çevirdiğiniz laiklik üzerinden kandıramazsınız. Batıda
laikliğe aykırı olmayan uygulamalar, konu Türkiye olunca laikliğe aykırı
yaygarası yapılıyor. İslam’a aykırı her şeyi “bilim ve medeniyet”in
gerektirdikleri yalanları ile yıllarca halkı kandırdınız; artık bu
yalanlarınıza kimse kanmıyor, geçti o günler. Maskeniz düştü artık, gerçek
niyetinizi halk görüyor. O yüzden oturun oturduğunuz yerde. Halkımızla ve dini
değerlerimizle uğraşmaktan vazgeçin…
Bakan Tekin’e ideolojik
saplantı içinde olmayan eğitimciler destek vererek, karma eğitimin zorunlu
olmaktan çıkarılmasını ve isteyen velilere çocuklarını ayrı okullarda
okutmaları imkânı verilmesini istediler.
Sonuç itibariyle bütün bu
sorunların kaynağı Batı tantanslı karma eğitim sisteminden kurtulmalıyız. Evet,
özgür bir toplum ve devlet olmamız ve geleceğimizi garantiye almamız için ABD
ve batılı ülkelerin hegemonyasında olan anlaşmaların ivedilikle iptal edilip
sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yerine inanç ve değerlerimize uygun bir
eğitim sistemi ve müfredatının getirilip eğitimin sömürüden kurtarılması
elzemdir.
Selam ve dua ile…