Tüm dünya, onu torunu Rim’in şehit olduğu Aralık 2023’te tanıdı. Torununa ‘ruhumun ruhu’ diye hitap ediyordu Halid Nebhan. Gazzeliler ona “Halid Dede” diyordu. Bu Müslüman dede, Batı’nın Müslümana bakışını, korkular ve hobilerle oluşturduğu Müslüman tiplemesi yalanını ve kurgusunu alt üst etti.

Gazze halkı ve HAMAS’ın yiğit direnişçileri de Batılı zihinleri ve deforme edilmiş Müslüman/cık zihinleri de sarsmamış mıydı?

Bu halk, bu direnişçiler ve bu Dede daha önce Hollywood filmlerinde ve piyon aşırı örgütlerde tanıya geldikleri veya tanıdıklarını zannettikleri korkunç(!) Müslüman tiplemesine hiç benzemiyordu. Oysa onlara Müslüman "saçı sakalı dağınık, hırpani, sevimsiz, şiddet yanlısı, barbar, vahşi ve evrensel değerlere karşı insanlar" olarak tanıtılmıştı.

O çok şefkatli(!) Noel Baba’ları bile Müslüman çocuklar için bir umut(!) değil miydi?

Ülkelerini hep Rambolar(!) kurtarmıyor muydu?

Şimdi dünyaya ‘sabır, metanet, teslimiyet, tahammül ve örneklik’ teşkil eden bu Gazze halkı nereden çıktı?

Ne de güzeldi 7 Ekim’e kadar her şey!

Halkları kendilerinin ‘medeni, insan haklarına saygılı ve özgürlük yanlısı’ olduğu masalları, kurguları ve senaryolarıyla oyalıyorlardı.

Bu direnişçiler nereden çıktı?

En barbar siyonist saldırılara karşı, vahşi emperyalist tazyiklerin önünde ve dünya halklarına terörist olarak lanse edilmelerine rağmen insanlığa ‘savaş ahlakı, savaşçı onuru ve adalet gerçekliği’ dersini veriyorlar.

İnsanlara savaş hukuku, hak ihlalleri ve adalet dağıtıcısı rollerini ne de güzel inandırmışlardı!

Bu Halid Dede de nereden çıktı?

Gülüyor, seviyor, çocukla çocuk olup oynuyor, en acılı insanlara moral dağıtıyor.

Hem de saçı sakalı taranmış, mis gibi kokuyor. Sarığıyla tam bir güven veriyor en hasım gönüllere dahi…

Elbisesi gayet temiz, şık ve kendisi de bakımlı…

Torunu şehit olurken dahi onu yanağından büyük bir tevekkül ve metanetle öpüyor.

Canımın canı da demiyor. Daha büyük bir empati, içselleştirme ile ‘Ruhumun ruhu’ diyor ve cennet ufuklarında kanatlanan torununa şunları söylüyordu:

“israilin Nuseyrat Mülteci Kampı'ndaki evimizi bombalaması sonucu üzerimize düşen molozlarla uyandık. Yüreğim parçalandı. Uyuyorum uyanıyorum gözlerim yaş dolu. Rim'le aynı evde yaşıyorduk. Her gün onunla oyunlar oynardım... Onu çok özlüyorum.”

Ve yine bir gün Gazze'deki israil saldırılarında bacağından yaralanarak ampute edilen bir Filistinli kızı şöyle teselli ediyordu Halid Nebhan:

 

“Olsun. Bacağın senden önce cennete gitti. Ahirette bir nur olarak sana gelecek. Allah'ın izniyle iyileşeceksin, iyi olacaksın, yapay bacak takacaklar, tekrar yürüyebilecek, eskisi gibi hayatını yaşayabileceksin. Asla şunu unutma; veren de alan da Allah'tır, bize ayağı Allah verdi, o da dilediği gibi alır. Eğer emanetini almak istiyorsa alır, bu can onundur, biz de ona aitiz…"

Bu kral çıplak diyen Gazzeliler, Halid Dede ortalığı mahv etti. Batı’nın bütün karizmasına büyük bir çizik attı.

Tüm dünya büyük bir gafletten uyandı bu yüce gönüllü insanların teslimiyet ve şahsiyet tablolarını gördükçe…

Oysa Siyonist vahşet, ‘anisemitizm’ yalanı içinde ne de güzel Gazzelileri, HAMAS’ı ve Rim’in dedesi Halit Nebbah’ı ‘çocuk katilleri, teröristler’ diye göstermiş ve kendilerini de vatansız halk aldatması içinde ne de masum göstermişti.

Takke düştü, kel gözüktü… Halid Dede yaşamamalıydı…

Ve Rim’in dedesi, ruhumuzun ruhu ve hepimizin güleç yüzlü Halid Dedesi de torununun şehadetinden tam bir yıl sonra 16 Aralık 2024’te israilin vahşi saldırılarıyla şehit oldu.

Rabbim, bu şehadeti cümle zafer umudu taşıyan Müslümanlar için bir kalıcı zafer vesilesi eylesin!