Madleen Gemisiyle 12 vicdanlı, onurlu ve cesur aktivist; Tunus’tan yola çıkan on binler zalimin zulmünün yanına kar kalmayacağının birer işaret fişeği oldu. İran’ın Siyonist şehirleri, teknolojiyi ve kibri kevgire çevirmesi mazlum yüzlere bir tebessüm ve gönüllere bir sürur oldu. Gelinen noktada her birimizin bulunduğu yerde bütün imkânlarıyla zulmün izalesi ve adaletin tesisi için hakkın, doğrunun ve mazlumun yanında olması elzemdir. Bu kutlu seferden, şanlı direnişten ve izzetli duruştan hiçbir zaman geri adım atmama mecburi bir gerekliliktir.

Filistin’de 100 yılı aşan bir siyonist kıyım, vahşet ve ihanet var. 7 Ekim AKSA TUFANI sonrası Gazze’deki canlı kanlı katliam ve soykırım 21. ayına girdi. Ve aynı şekilde 21 aydır Gazze'de insanlığın göğsünü kabartan ve dünyanın onurunu kurtaran bir direniş var. O günden bugüne direniş devam ediyor. Direnişçiler, asla karamsar olmadı ve tüm ablukalara rağmen diz çökmedi.

Diz çökmeyen direniş dalga dalga gönülleri, beldeleri ve kıtaları kuşattı.

Karınca kadarınca harekete geçen kişi, grup, platform, camia ve topluluk ve devletler kartopu misali yuvarlana yuvarlana MADLEEN GEMİSİ, REFAH ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ ve İran’ın güçlü misillemeleri oldu.

Artık israilin antisemitizm, Holokost ve MOSSAD putu yıkıldı.

Demir Kubbe efsanesi çer çöp oldu.

En ahlaklı ve güçlü ordusu hikâyesi koca bir yalan olarak uçtu gitti.

ABD, BATI, işbirlikçi hainler ve korkak liderlerin sahtelikleri ve ikiyüzlülükleri deşifre oldu.

Siyasi, askeri, idari, hukuki ve ahlaki bağlamda uluslararası sistem fikren, ruhen, ahlaken ve fiilen çöktü.

Sözde dünya barışını sağlamak için kurulmuş olan BİR-LEŞ-MİŞ Milletler, zalimin aleyhine hiçbir zaman karar alamadı, alamaz oldu. Bazı kararlar aldıysa da pratiği olmayan bir hantal ve yük bir sisteme dönüştü. İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ise 57 Müslüman ülke adına bir utançtan başkasını sunmadı ümmete…

Koca koca devletler, siyonist çete ve şeytan ABD’ye karşı güç göstereceğine, elini masaya vuracağına, tankları yürüteceğine, uçakları uçuracağına, her türlü askeri, siyasi ve ticari işbirliğini bitireceğine maalesef bir STK misali kınayan olmaktan öteye geçemediler.

Kınadılar, kınadılar ve kınadılar…

Bu haliyle dünya, asla bu sistem, zalimler ve bu korkaklıkla devam etmeyecektir. Bundan sonra tarih 7 EKİM AKSA TUFANI ÖNCESİ VE SONRASI olarak anılacaktır. 7 EKİM AKSA TUFANI sonrası Gazze'nin karşısında ve israilin yanında duranlar birer birer yok olacak ve tarih de buna şahit olacaktır.

Gazze'deki zulme seyirci kalan sadece insanlık ve halklar değildir. Bu utancı yaşayanlar ve halklarına bunu yaşatanlar maalesef ülkelerin kelli felli, ensesi kalın ve şiş göbekli ekabir yöneticileridir…

Bu zulüm, vahşet ve soykırım sadece ora halklarının imtihanı değil tüm insanlığın imtihanıdır. Eğer yaşanan vahşet ve soykırıma sessiz kalınırsa siyonist işgal gün be gün yayılmaya devam edecektir. Devletler, liderler, uluslararası aktörler ve halklar siyonist işgale karşı izzet, şeref ve cesaretle mücadele etmekle mükelleftir.

Sorumluluklar yerine getirilmezse bunun bedeli herkes için elbette ağır olacaktır.

İstikbal ve istiklalimiz için siyonist zulme dur demek ile zillet, kölelik ve korkaklığı tercihe sıkışmış bulunmaktayız.

Üçüncü bir yol yok.

Kudüs, Aksa ve Gazze meselesinde tarafsız kalan bertaraf olacaktır.

Bu bağlamda safımız net, duruşumuz dik ve mücadelemiz sürekli olmalıdır.