Salazar’ın üç F’si olarak bilinen fedo,
fiesta, futbol (müzik, eğlence, futbol) toplumları uyuşturma ve ehlîleştirmede
hep kullanageldi günümüzün modern dünyası. Aslında spor da müzik de eğlence de
hayatın önemli hasletlerindendir. Hatta medeniyet inşasında kimi köşe taşlarını
da teşkil ediyor dersek abartmamış oluruz. Ancak asrımızın hakim aklı her
meselede olduğu gibi 3 F üçlüsünü de bir canavara dönüştürebiliyor. Malum dünya
kupası oynanıyor. Elbette futbol oynamak ve izlemek çok güzeldir. Ancak bütün
çirkinliklerini maskelemede kullanmak asrımızın en belirgin özelliğidir.
Dünyaya yön veren hakim zihniyet, eline aldığı her düşünceyi ve her enstrümanı
toplumu uyuşturma aracına dönüştürmede oldukça mahirdir. Doğrusu bu
yeteneklerine şapka çıkarmalı. Din, siyaset, felsefe, spor, müzik, kadın,
bilim, teknik… El-hasıl insanlığın aslında yararına olan ne varsa modern çağın
sahiplerinin elinde birer sömürü aracı haline dönüşmüştür.
Peki insanlığın diğer cephede duran
kesimi ne yapıyor derseniz, inanın eli kolu bağlı seyrediyor. En fazla benim
şimdi yaptığım gibi bağırıp çağırıyor. Sahayı ellerine almış maçın bütün
kurallarını onlar belirliyor. Hakem adamları, forvet ikna edilmiş, kaleci
kandırılmış, libero paraya ikna olmuş, VAR hakemi bir “inanmış”, güvenlik
onlardan, turnike onlardan komut alıyor, stadyum onların, geliri onlara… Bu
sahadan bu şartlarda galibiyetle çıkmak mümkün mü sizce?
Düşünebiliyor musunuz? Katar denen bizim
“şımarık zengin çocuğumuz” 300 milyar dolar para harcamış dünya kupası
organizasyonuna? Tamamen gösteriş, tamamen israf, tamamen ilkellik, tamamen
zulüm. Bu para ile dünyanın bütün açlarını doyurabilirsiniz. Bu para ile birkaç
savaş forse edebilirsiniz. Bu para ile yoksul Müslüman ülkeleri ayağa
kaldırabilirsiniz. İşin hazin tarafı bu paranın çoğu kupadan sonra atıl duruma
düşecek olan onlarca stadyum, yol, eğlence ve alışveriş merkezleri ve diğer
teknik alt yapının yapılmasında başı çeken batılı şirketlere gitmiş olmasıdır.
Bir tek laf edeni duydunuz mu? Açılışta Kur’an okunması her şeyi maskeletti.
Ama kupada dünyanın aklını başkaca yalan
ve uydurma meselelerle çeliyorlar. Mesela İran’ı kupanın gündeminin merkezine
oturttu dünyaya eşcinselliği, cinsiyetsizliği ve başkaca ahlaksızlıkları
dayatan Batılı ifsad merkezleri. Oysa milli marşlarını okumayacak kadar cesur,
İmam Humeyni’nin evini yakacak kadar da özgürdürler batılılarca desteklenen
İranlı muhalif gruplar. Faraza “Gezi” gerekçesiyle milli oyuncularımız yurt
dışında milli marşı okumamış olsaydı ya da Anıtkabir’i ateşe vermiş olsalardı
yine bizim yerli-İslamcı medya onları özgürlük savaşçısı olarak mı ilan
edecekti? Bir tek bizim mi milli duygularımız var? Dünyanın hiçbir ülkesinin
müsamaha gösteremeyeceği derecede ileri gitmiştir Batılılarca finanse edilen ve
pohpohlanan muhalif gruplar.
Yakıp yıkıyorlar, kadını kullanıyorlar,
diyanet işleri başkanının taktığı sarığımıza, tesettürümüze sokak ortasında
alenen saldırıp hakaret ediyorlar. Ama bizim Müslümanlar onları “özgürlük
savaşçısı” olarak pazarlıyor/palazlıyor. Bizde aynı zihniyet “Gezi” olarak
sahne alınca da kuyruğuna basılmış kedi gibi cıyaklıyoruz. İran’ı sevmemek,
kınamak, nefret etmek herkesin hakkıdır. Ancak adil olmalı Müslüman.
Yamyamlara bile rahmet okutan bu cilalı
modern çağa da ne denecekse onu da size bırakıyorum!..