Şubat ayına girdiğimizde her
yıl olduğu gibi bu yıl da “Şubat ayı şehadet ayı” programlarını konuşmak ve bu
programlarla şehitleri yâd etmek için hazırlık yaparken; 6 Şubat günü yaşanan
en büyük kara depremi ile ülke olarak sarsıldık. Ne hazindir ki, şehadet ayı
olan şubat ayında şehidler kervanına on binlerce yeni şehid eklenmiş oldu.
Depremin yaşandığı ilk andan
itibaren ülkenin her tarafından resmi ve özel kurumlar, vakıflar, STK’lar ve
diğer yapılarıyla bir bütün olarak deprem bölgesine yardım için akın eden
insanlarımız İslam kardeşliğinin hakkını yerine getirdiler ve getirmeye devam
ediyorlar. Aynı şekilde İslam ülkeleri de “ümmet” olduğunu ve bu bilincin
ölmediğini ispatlarcasına yardıma koştular. Dünyadan da 80’den fazla ülke
yardıma geldi. Bütün bu ülkelere ve ekiplerine müteşekkir ve duacıyız.
(Siyonist işgal devleti hariç). Çünkü siyonistler sadece 3 gün kalıp kaçtılar.
Meğerse yardıma değil, hırsızlığa gelmişler. Kısa adı ZAKA olan israilli arama
kurtarma ekipleri depremde zarar gören Antakya Sinagogu'ndan kurtarılan tarihi
"Ester Kitabı" parşömenini israil’e kaçırdılar. Girişimler sonucu
Türkiye'ye iade edilerek, İstanbul'daki Yahudi Hahambaşılığına teslim edildi.
Bunlardan insanlık adına kim ne bekleyebilir ki?
Deprem bölgesine canla başla
koşan ve umudun kahramanları olan AFAD, Kızılay, UMKE ve madenciler gibi İHH,
Beşir derneği, Umut Kervanı gibi gönüllü yüzlerce kuruluş yardımlara ara
vermeden devam ediyorlar. Bunların aksine tek amacı gösteriş ve reklam olan ve
sırf “işte ben de oradaydım” demek adına deprem bölgesine giderek birkaç resim
ve görüntü alan “tiyatrocular” olduğu gibi, yalan ve algılarla ülkede kaos
çıkarma amaçlı “etki ajanlığı” yaparak yardım ve kurtarma çalışmalarını sabote
etme amaçlı faaliyetlere de şahit olduk. Deprem ve sonrasında dayanışma,
yardımlaşma, kardeşlik ve kenetlenme ruhu zirve yapmışken, adeta “fitne üretme
merkezi” gibi çalışan azgın güruh, oluşan “deprem ruhunu” yok etmeye, toplumda
infial, ümitsizlik ve çöküş pompalamaya koyuldular.
Ülkenin her tarafından ve her
kesimden insanlarımız yardıma koşarken, bile isteye dindar kitleleri hedef
yaptılar ve yalanlarla bunların yardım çalışmalarında olmadığını TV
ekranlarından arsızca söyleme haysiyetsizliğini gösterdiler. En fakir ve
çaresiz İslam ülkeleri ve topluluklarından bile yardım gelmişken, İslam
ülkelerinden yardım gelmediğini utanmazca söyleyebildiler. Buna karşın ABD ve
Avrupa ülkelerinin kısıtlı yardımlarını büyüterek anlattılar. Oysa hepsinin
gönderdiği yardım Pakistan kadar bile yoktu. İran, Pakistan, Katar,
Somali, Libya, Afganistan, Azerbaycan ve diğer İslam ülkeleri kardeşlik
hukukunun gereğini yerine getirdiler. Aç olan ülkeler bile yardım toplayıp
gönderdiler. İslam düşmanlığı gözlerini o kadar kör etmiş ki, hiçbirini
görmüyorlar. Kimisi de yardım konvoyları, sağlıkçılar, kurtarma ekipleri ve iş
makinaları ile ilk yardıma koşan ümmetin bir parçası olan Kürdistan bölgesinden
gelen yardımları ısrarla görmezden geliyor. Bu kesimler “İslam düşmanlığı” ve
“Kürt düşmanlığından” dost ve kardeşçe yapılan yardımları görmek
istemiyorlar. Lanet olsun sizin bu yapılanlara kör, İslam düşmanı ve ırkçı
zihniyetinize…
Bir de insanlar daha enkaz
altındayken, herkes “bir can daha nasıl kurtarırım?” diye uğraşırken ölülere
üşüşen akbabalar gibi siyasi rant devşirmeye çalışan ve seçim hesabı yapan
utanmaz-arlanmaz “siyasetin akbabaları” var. Bunlar nasıl insandırlar böyle
anlamak mümkün değil?
Yine deprem bölgesindeki
acıları ve yıkımları fırsat bilerek depremzedeleri sömürmeye çalışan ve ev
kiralarını yükselten vicdansızlar var. Bu felakette bile böyle nasıl vicdansız
olabiliyorsunuz? Sizler ölünce nasıl can vereceksiniz? Hangi toprak sizi kabul
edecek bre vicdansızlar?
Sonuç olarak; yaşanan
depremlerden dersler alınmalı ve bu afetlerin tekrar yaşanmaması için uygun
zemin ve uygun teknikle depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır. Yeni yapılacak
çok katlı binalarda mutlaka “sismik deprem izolatörleri” zorunlu hale
getirilmelidir. Deprem değil tedbirsizliğin neden olduğu yıkımların önüne
geçecek tedbirler alınmalı. Kentsel dönüşüm projeleri her şehirde ivedilikle
tavizsiz uygulanmalı ve dikey mimari yerine yatay mimariye geçilmelidir.
Yıkımların olduğu çok katlı
binalarda banka, galeri, market gibi işyerlerinin “alan açma” adına kolon kesme
iddiaları acilen araştırılmalı ve bunu yaparak insanların topluca ölümüne sebep
olanlar “bilerek cinayet işleme” suçundan en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Ayrıca tüm ülkede yıkım olmadan kolon kesilen işyerleri varsa o binalar
yıkılmadan boşaltılmalı ve masrafları bu gözü doymaz hainlerden alınmalıdır.
Çok geç olmadan, yeni yıkımlar ve acılar yaşanmadan ivedilikle deprem
tedbirleri uygulanmalı ve yardımlar kesintisiz devam etmelidir.
Selam ve dua ile…