HÜDA PAR’ın "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" tek kelimeyle harikulade, sunumlar bilgi dolu ve ufuk açıcıydı. Tüm katılımcıların ortak isteği, çağın vebası ırkçılık belasının sona erdirilmesiydi.
Yüz yıldır bu coğrafyanın kaderi haline gelen zulümlerin, sorun ve sıkıntıların ana sebebi ise İslam’a olan düşmanlıktı. Bu düşmanlığı bu topraklara musallat edenler ise emperyal güçler ve onların bu topraklara yerleştirdiği ve dahi devşirdiği uşaklarıydı.
Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı, Fars’ıyla çok millet bir ümmet olarak sahada düşmana karşı verilen mücadelenin getirdiği zaferi masalarda hezimetlere çevirmiş, Müslüman halkları kandırmışlardı.
Ardından sinsice yapılan dönüşümler ve bir süre sonra tek parti diktasının on yıllar süren zulümleri baş göstermişti. İlk önce; İslam beldesi topraklar için canını ortaya koyup düşmana teslim etmeyen Şeyh Said gibi İslam önderlerini idam etmekle başlamışlardı dönüşüme..
Ardından bu İslam alimlerinin yaşadığı bölgelerdeki etkilediklerini düşündükleri Dersim, Zilan halklarını toptan imhaya başlamışlardı. Süre zarfında Kur’an-ı Kerim yasaklı hale getirilmiş, Camiler satılmış, ahıra çevrilmiş, ezan 18 yıl Türkçe okutulmuştu.
Emperyalistlerin, Kur’an’ı bu İslam topraklarından sökme planıyla birlikte ektiği bir diğer fitne tohumu ırkçılık vebasıydı.
Kürtler bin yıldır bu kadim topraklarda Türkler, Araplar, Farslarla birlikte yaşıyordu. Şer güçler, topraklarını düşmana karşı birlikte savunan Kürtleri Skyes-Picot sınırlarıyla dört parçaya ayırdılar. Ötekileştirmekle kalmadılar, zaman ayarlı bomba misali ülkelerin içlerine taşeron örgütler istismarıyla müdahale aracı kıldılar.
HÜDA PAR’ın düzenlediği “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı” tam bu manada bir asırdır devam eden Kemalizm zulmünün retçi politikalarla çözülemeyeceğini ortaya koymak içindi. Ve en önemlisi son 40 yıldır Kürd-Türk yüz binlerce insanın hayatına mal olan PKK belasının silahı bırakması gerektiği, bunun bir çözüm aracı olamayacağını tekrar vurgulamaktı.
Onlarca akademisyen, alim, yazar ve siyasetçiyi bir araya getiren Çalıştay, bu işin insani çözümle nihayete erebileceğine dikkati çekti. Salonda şehid edilen Müslüman alimler ve büyükçe bir Türkiye bayrağı asılıydı. Ne ülkenin bölünmesine ne bayrağın rengine ne de Türkçe’ye dair aksi laf eden vardı.
Sonuç bildirgesinde öne çıkan başlıklar özetle şöyleydi;
-Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı.
-Anadilde eğitimin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
-Darbe anayasası değiştirilmeli, eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
-Kürtleri birbirinden ayıran Skyes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli.
-Bir önceki çözüm sürecinde yapılan hatalar tekrarlanmamalı.
-Çözümün adresi Silah değil, Siyaset kurumudur.
Ancak bu insani ve ufuk açıcı Çalıştay’ı anlamayan, hazmedemeyen bir grup azınlık, son birkaç gündür yapılan Çalıştay’a verip veriştiriyor. Ama önemli değil, çünkü hiçbir karşılıkları yok. Ayrıca HÜDA PAR’ın Kürt meselesini yeni dillendirmediğini herkes biliyor. Ayrıca bu Çalıştay, Sayın Bahçeli’nin çıkışı sonrası düşünülmüş bir şey değil, ta Aksa Tufanı öncesinden planlanmış ancak siyonist soykırımdan dolayı ertelenmişti.
Dolayısıyla Çalıştay’a olmadık ağır hakaretlerde bulunan Kemalist, Faşist, sığ, dikta kafalı ‘Eski Türkiye’ zihniyetliler; ta Malazgirt’ten Çanakkale’ye, Kurtuluş savaşından 15 Temmuz’a can vermekten geri durmamış Kürt halkının yüz yıldır yaşadığı zulmü anlayamadıkları gibi haklarını inkar edecek derecede adaletten yoksunlar.
Bu zavallılar, emperyal güçler ve taşeronlarının ekmeğine yağ sürdüklerinin idrakinde bile değiller..
Stockholm Sendromuna yakalanan Apoistlerin Kemalistlerle “Kent Uzlaşısı”nda bulunmaları gibi..
Bin yıldır bu kadim topraklarda Türk’üyle Kürd’üyle barış ve huzur içerisinde yaşama imkanı sağlayan asıl unsur aziz İslam ve öğretileridir. Bu konuda çerçeveyi belirleyen ayet gayet açıktır; “Dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması Allah’ın ayetlerindendir.” (Rum: 22)