İslami değerlere, Müslüman
olmayanların düşmanlığı, hazımsızlığı ve saldırısını anlarım. Ama adı Müslüman
kimi bilgin, aydın, sanatçı, gazeteci veya ilahiyatçının bu tür hamlelerini
anlamakta zorlanıyorum. Böylesi saldırı, tezyif veya haddi aşan yorumlarla
karşılaşınca aklıma bu insanın ‘münafık, fasık, müfteri veya en hafifiyle
gafil’ olduğu geliyor. Bilinçli, bilinçsiz İslam düşmanlarının ekmeğine
yağ sürdüğü ihtimali güçleniyor.
Geçmiş yüzyılda oryantalistler
Batılı bir kimliğe sahipti. Bu oryantalistler, Müslüman toplumlar veya İslami
ilimler içinde Truva atı vazifesi üstlenmişti. Şimdi ise bu görevi, Batılı akla
hayran veya Batılı akıl karşısında kompleks içinde olan içimizde birtakım
beyinsizler üstlenmiş. Kendini otorite veya layüsel gören bu kişiler,
modern-aslında egoist- yorumlarla İslam’ın 1400 yıllık sahih bilgi birikimine
küçümser ve kısmen yok sayan bir yaklaşım sergiliyorlar. Bilinçli ya da
bilinçsiz fark etmez Lawrence yedeği olarak karşımıza çıkan bu kuş
beyinliler(!) kendince mürekkep yalamış bir edayla ‘tefsir, hadis, kelam, fıkıh
ve diğer İslami ilimlerde’ yol gösteriyorlar.
Yol, eğer ihale onayını Kur’an ve
sünnetten almışsa yoldur. İstikamete iletiyorsa yoldur. Gönülleri ferahlatıyor
ve gafil kalpleri hidayete şevklendiriyorsa yoldur. Birçok şüpheyi, iftirayı,
inkârı, faraziyeyi ve egoyu içeren ‘sözler, cümleler, yorumlar ve yazılar’ yol
değildir.
Kur’an-ı Kerim, sahih sünnet,
selef bağlamı üzerinde ‘bana görelerle, Kur’an İslam’ı ile, akıl böyle
diyorlarla’ kuşku üretenler veya akıldanesi kesilenler milattan önce
bilmem kaç bin yıl önce söylenmiş felsefi faraziyeler üzerinde niçin
akıldaneliği yapmıyorlar. Çünkü orası onları sıkar. Batılı akıl, onlara yerli
oryantalistliği layık(!) görmüş.
Hiç unutmam, 20 yıl önce
‘Mealcilik’ denilen tahrif hareketi revaçtaydı. Ve o günlerde bir ilahiyatçı
yine işkembeden bir şeyler konuşmuştu. Bu cümleler bir dost meclisinde
konuşulurken değerli bir Seyda, her gün ve mekâna cevap olacak şu minvaldeki
cevabı verdi:
“Bu tarz kişiler veya
yaklaşımlar, İslam ümmeti içine sokulan birer fitne tohumudur. Kur’an-ı Kerimi
ve İslam’ı Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi değiştiremeyeceğini anlayan, onun
etrafında İlahi koruma zırhını bırakın delmeyi, yamultamayacağını anlayan
Batılı oryantalist akıl, yerli oryantalizmi devreye soktu. Adına ‘âlim, seyda,
hoca veya ilahiyatçı’ denilen nice gafil vasıtasıyla sahih İslam kültürüne
‘yorum’larla halel getirmeye çalıştı çalışıyor. Bunlar, ilk önce salih ve veli
insanlar etrafında şüphe oluşturdular. Onların da insan olduğu, yanlış
yapabileceği tezini öne sürüp kişi kaynaklı yanlış ve hatalar üzerinden koca
bir Selef-i Salihin dünyasını eleştiri hedefi yaptılar. Bu, tazyik tutunca
hedefi biraz daha genişletip sahabeye, oradan nebilere ve peygamberlere, şimdi
de Kur’an-ı Kerim’e ve Yüce Allah’ın zatına yorum veya bilgi adına dil uzatma,
eleştirme cüretkârlığına yeltendiler, yelteniyorlar.”
Geçen Pazartesi günü sosyal
medyada servis edilen Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim üyesi Cihat Kısa’ya ait
videoda, Hz. Meryem annemize bilerek veya bilmeyerek edepsiz bir üslupla
hakaret edilmiştir. Hazret-i Aişe, annemize atılan iftiraya iki sahabenin alet
olması onlardan iftira suçunu ve had cezasını düşürmediği gibi günümüzde de iyi
niyetli ama ucu ve neticesi iftira, hakaret ve tezyife varan beyanları da
masumlaştıramayacaktır. Bu kişiler de niyet üzerinden masum olarak lanse
edilmemelidir.
Bre hadsizler, adına yalan yanlış
yorum yapmaya çalıştığınız Allah’ın ayetle tebriye ettiği ve iffetiyle övdüğü
Meryem annemizdir. Herkes haddini ve üslubunu bilmelidir.