Zaman, hangi zaman olursa olsun ve imtihanın seyri nasıl olursa olsun (kolay veya zor fark etmez) şunu unutmamak lazımdır:

Doğru olmak, doğrularla olmak, doğruları söylemek, doğru zaman ve zeminde bulunmak, doğruyu dert edene ve anlayıp gereğini yapana söylemek lazımdır.

Birilerinin hesab ve kitabı Allah’a vereceği hesaptan önce kullara vereceği, menfaatlerine dayalı hesaba endekslenmişse onun dilinden dökülen sağlıklı olmadığı gibi yanıltıcı da olabilir.

Cumartesi İstanbul’da, Pazar günü ise Ankara’da Gazze için düzenlenen iki ayrı yürüyüş vardı. İki yürüyüşün de Gazze’de yaşanan dram ve vahşete karşı duyulan öfke, bir şeyler yapma arzusu ve birilerini harekete geçirme niyeti sorgulanamaz, sorgulanmamalıdır.

Bir yürüyüşün ana medya ve hükümet tarafından görülüp, alkışlanması; ekranlara flaş flaş taşınıp kelli felli yorumlara konu olması elbette lazımdı ve olması gerekendi. Diğer yürüyüş, sözü direkt muhataplarına söyleme çerçeveli olduğu halde daha çok görülmesi gerektiği halde görülmedi; hatta ana medya, hükümete yakın sosyal medya hesapları ve hükümetin bizzat kendisi hiç oralı olmadı. Sağır, kör ve dilsiz kaldılar. Oysa, Ankara’daki yürüyüş, mızrak çuvala sığmayacak şekilde kolektif bir birliktelikti. İslami STK’ların, duyarlı kişilerin ve vicdanı sızlayan vekillerin 7 Ekim’den bu yana en birlikte, en aktif, en gür ve en net oldukları bir yürüyüştü. Yürüyüşün teması da o kadar etkileyiciydi:

“Anadolu'dan Meclis'e, Meclis'ten Gazze'ye; Gazze'ye İnsani Koridor”

Geldiğimiz noktada maalesef şu acı gerçekle yüzleştik:

Eylemlerin Gazze ve mazlumlar için olması, vicdani olması yetmiyormuş. Aynı zamanda bu eylemler, ‘makbul eylem’ olmalı; ‘sakıncalı eylem’ kategorisine girmemelidir.

Makbul eylem, birilerini kızdırmayan; sadece itrail ve ABD’ye kızıp lanet eden, etkili ve yetkilileri rahatsız etmeyen, hükümeti de kendisi gibi bir STK gibi kabul edip pasif eylemlerde lütfedip(!) iktidar vekillerine de pankartın bir ucundan tutturan eylemlerdir.

Sakıncalı eylem ise; kötülüğü eli ile düzeltme makamında olan hükümet, etkili ve yetkilileri güç ve kuvvet göstermeye çağırmaktır.

Sakıncalı eylem, kesinlikle ekonomik ilişkileri kesin, ticareti durdurun, asker gönderin, elçilikleri ve üsleri kapatın gibi iddialı(!) sloganlar atmamak ve çağrılar yapmamaktır.

“Çifte pasaportlu katiller aramızda dolaşıyor, onları yargılayın!” dememektir.

“Gazze’ye gıda sevkiyatı için insani koridor açın!” gibi komik(!) şeylerle karşımıza çıkmayın demektir. Zaten açıklanmadı mı bugüne kadar Gazze’ye 110 biiiin ton yardım girişi yapılmış. 2 milyonluk, Gazze nüfusuna böldüğünde kişi başı ancak 50 kg’lık bir yardıma tekabül ediyor. Biz ne kadar kadir kıymet bilmezmişiiiiz!

Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi.

Daha Aksa Tufanı yeni başlarken 10-15 Ekim 2023 tarihleri arası birçok il valiliklerinde STK’larla bir koordinasyon toplantısı yapıldı. Makbul eylem ve sakıncalı eylem o gün satır aralarında tarif edildi de herkes ‘kardeşlik hukuku için de hüsn-i niyetle’ es geçti:

“Değerli STK’larımız Gazze, Filistin ve diğer mazlum coğrafyalar için eylem yapabilirsiniz, basın açıklaması düzenleyin, yürüyün, yardım kampanyaları yapın, bağırın, çağırın, lanet edin, dua buluşmalarınız olsun, boykotu büyütün; ama sakın bizi zor durumda(!) bırakacak taleplerde bulunmayın!”

Halla halla! Gazze, yanıp küle dönerken zor durumda bırakacak eylem de nedir?

Pazar günü ve sonrasında bunu görmüş olduk.

Makbul eylem in(içeri/kabul), sakıncalı eylem out(dışarı/ret)