Siyonist çete itrailin ivme yükselterek İran’a yönelttiği saldırganlığın ardından İran’ın dillere destan misillemesi ve gönüllere ferahlık veren izzetli ve savaşçı duruşunun 12. günü geride kaldı.

ABD, itrail ve uşaklarının rüyalarında dahi görseler ihtimal veremeyecekleri bir yenilgi ortada…

Siyonist çetenin işgalle yerleştiği topraklar ve gasıpla el koyduğu evler onlara dar geldi, başlarına yıkıldı…

Embesil, yalaka, korkak, menfaatçi ve mezhepçi bütün el pençe tiplerin yüzlerinde dökülmedik boya kalmadı, arkasına sığındıkları fetvalar şeytanı hayrete düşürdü…

Ama’larla başlayıp (bir Şii/Şia düşmanlığı ve kini etrafında) Müslüman bir ülkeyi/halkı itrail gibi bir vahşetle aynı kefeye koymaları yüreklerinin hangi tarafına sığdı, havsalam bir türlü almıyor.

İtrail ve ABD şeytanlığı her Müslümanı şu noktaya getirmelidir, kanaatimce:

Şii-Sünii, Arap Fars, Kürt Türk gibi mezhep ve kimliği öne çıkaran bütün araçsal tanımlar bir tarafa bırakılmalıdır.

Müslüman kimliği, alnı secde görme ortaklığı ve aynı kıble birlikteliği kulluk amacı etrafında birleyici, kenetleyici ve destekleyici ana unsur olmalıdır.

Eğer şer ittifaka karşı yurdu işgal edilen, saldırganlığa maruz kalan, haklı ve mağdur olan Şii İran’sa farklı düşünmeler, öncelere kadar giden uyuşmazlıklar bir tarafa bırakılarak herkes İran olmalı, İran’la olmalıdır.

Eğer şer ittifaka karşı yurdu işgal edilen, saldırganlığa maruz kalan, haklı ve mağdur olan Sünii Suudsa farklı düşünmeler, öncelere kadar giden uyuşmazlıklar bir tarafa bırakılarak herkes Suud olmalı, Suud’la olmalıdır.

Doğru, İran’ın hamlesiyle saflar onunla tutulmalı, yollar onunla koyulmalıdır.

Doğru, Pakistan veya Türkiye ise sırt onlara verilmeli, mesafeler onlarla aşılmalıdır.

Müslümanlar, siyer kadar kuşatıcı ve İslam tarihi kadar tecrübelerle dolu bir aktarım ve miras sonrası yeni bir Moğol hezimeti yaşamamalı

Ve ‘Sarı Öküz’ hikayesine rahmet okuttacak şekilde trene bakan ….ler misali bir kez daha kurtlar sofrasına yem olmamalıdır.

Batı, ABD ve İtrail’in hangi Müslüman ülke olursa olsun, hangi mezhep olursa olsun ve hangi halk olursa olsun saldırısının arkasında ‘işgalci mantık, parçala yut’ politikasından başka hiçbir nedeni yoktur. Bu sebeple Müslüman ülkelerin ne adına olursa olsun başka bir Müslüman ülkeye karşı –velevki geçmişi çok sabıkalı da olsa- şer ve emperyal ittifaka karşı sessiz kalmaması lazımdır.

Hiçbir Müslüman, başka bir Müslüman’ın aleyhine olacak şekilde onun savaşını komik gerekçeler içinde ‘itin ite kırdırılması, birinin diğerine olan hesabı’ kurnazlığı ve rezilliğine sığınarak küçümsememeli.

Ve böylesi durumlar karşısında ‘Oh!’ diyecek bir basitliğe düşmemelidir.

Hiçbir Müslüman, başka bir Müslüman’ın aleyhine olacak şekilde, onun gücünü kıracak biçimde ve düşmanlarına kolay lokma yapacak şekilde Batı ve Batıl zihniyetle işbirliği yapmamalıdır. Hiçbir Müslüman, başka bir Müslüman’ın aleyhine olacak şekilde, uluslararası konsensüs kılıfıyla kendi yaptıklarını yüceltmemeli,

Hiçbir Müslüman, başka bir Müslüman’ın aleyhine olacak şekilde ‘Namahrem eli değmemesi gereken ve altında binlerce şehidin yattığı cihad/fetih mirası toprakları’ ABD, Batı ve itrailin üs, karargah ve elçilik çöplüğüne çevirmemelidir.

Müslüman kardeşimiz, kim olursa olsun ‘zaaf ve hataları’ ifşa edilip düşmanı sevindirecek bir tutuma girilmemelidir.

Hakeza düşmanın da birkaç kıytırık doğrusu ve haklılığı içinde onu yüceltecek bir saflık ve aymazlık içinde girilmemelidir.

Bilelim ki;

“İzzet (asıl güç) Allah’ındır, resulünündür, müminlerindir; fakat münafıklar bunu bilmezler!” (Münafıkun Süresi: 8)