Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın iki hafta önceki ziyaretinde
Irak ile ticaretin yakın zamanda 20 milyardan 30 milyar dolara çıkacağı
açıklandı. Diğer Müslüman ülkelerle de günden güne artan alışveriş var.
İran’la şu anda 7 milyar civarında, Malezya ile 4 milyar,
Mısır ile 10 milyar dolar, dünyanın 17.büyük ekonomisine sahip Endonezya ile 2
milyar, Pakistan ile 1,5 milyar dolar. Ve Merhum Erbakan’ın D8 projesindeki
ülkelerden biri olan Nijerya ile 2,5 milyar, Bangladeş ile 1,5 milyar dolar
civarında bir ticaret söz konusu. Yine 2 milyar Libya ile, 2,5 milyar Katar,
6,5 milyar Suudi, 15 milyar dolar BAE ile ve 6 milyar dolar da Cezayir ile var.
Ve daha onlarcası.
Rakamlar iyi gözükse de maalesef Türkiye’nin en çok ihracat
yaptığı ilk 15 ülke arasında BAE dışında bir Müslüman ülke bulunmuyor. İşgal rejimi
ise 5,4 milyar dolar ile 13.ülke idi.
Ticaret Bakanı Bolat, kalıcı ateşkes ve Gazze’ye yeterince
insani yardım sağlanıncaya kadar ticaretin durdurulduğunu açıkladı.
Bu kararın İsmail Heniye’nin iki hafta önceki Türkiye
temaslarından sonra gelmesi de ayrıca anlamlı gözüküyor.
Yüzde 70’in üzerinde enflasyon, yüzde 50 faiz ve malum altın
döviz fiyatları ve diğer mali problemlerle son yerel seçimlerin sonucunu en
fazla etkilemiş bir ekonomi fotoğrafının yanında 5 milyar doları aşan bir
satışı durdurma kararı takdiri hak eden bir adımdır.
Bu kararın alınmasında hiç şüphesiz duyarlı kanaat
önderleri, en başından beri her platformda tepkisini açık ve net biçimde ortaya
koyan başta HÜDA PAR yönetimi ve camiası olmak üzere bütün İslami çevrelerin
payı büyüktür. Başka kesimlerden bu konuda bireysel gayretleri olanlar da
gözardı edilemez.
Tabi bir yandan işgal rejiminin soykırımını lanetlerken öte
yandan onunla ticarete devam edenlerin halkta oluşturduğu tepkileri; “ihraç
edilen bu ürünler oradaki Filistin’lilere gidiyor” kurnazlığıyla bastırma
girişimlerinin iktidarı yıpratmasının da bu kararın bir sebebi olduğu açık.
İşgal rejiminin dışişleri bakanının; "Türk halkının ve
iş adamlarının çıkarlarını ve uluslararası ticaret anlaşmalarını hiçe sayan bir
diktatör böyle davranır" diye tepki vermesine bakılırsa bu kararın kısa
vadede bile onları etkileyeceği kuşkusuzdur.
Gerek Uluslararası Ceza Mahkemesinden Netenyahu ve ekibi
aleyhine çıkması beklenen karar, gerek gitgide yayılan ve her yönüyle küresel
siyon ağını ürküten üniversite merkezli eylemler ve Gazze’deki esirlerle, işgal
rejiminin ciddi askeri kaybının zorladığı ateşkes sürecinde gelinen nokta,
Türkiye’yi somut adımlar atmaya sevk eden diğer nedenler arasında.
Eğer Türkiye ticareti durdurma kararının arkasında durur ve
bunun kolaylıkla düzelecek basit bir adım olmadığını ispatlarsa işgal rejimine
kesinlikle bazı hususlarda geri adım attıracaktır.
Baştan beri ifade edildiği gibi Asrı Saadette, Allah
Resulü(sav)’in Beni Nadr ve Hayber’de azgın kavme uyguladığı sünneti, bugün
Ürdün, Mısır, Suudi, BAE gibi civardaki ülkeler ve Türkiye uygulasaydı işgal
rejiminin orada bu kadar var olması imkansızdı.
Türkiye’den almadığını başka ülkelerden alamaz mı? Alır alır
da 5 kuruşa ve 5 saatte aldığı ürünü daha pahalı ve daha geç sürede alırsa bu,
onların kimyasının bozulması demektir. O yüzden Türkiye’nin bu kararından
vazgeçmesi için ABD yönetimi çoktan devreye girmiştir bile.
Yalnız işgal rejiminin şu anda Türkiye’ye olan ihtiyacı,
buradan ithal ettiği malların çok çok ötesinde.
Bu, Türkiye’nin bölgede hem işgal rejimi ile hem de Hamas
ile bağının güçlü olmasına dayanmıyor aynı zamanda AB, Ukrayna, Rusya,
Azerbaycan, Türki Cumhuriyetler, Çin, İran ve Afrika’ya uzanan son derece
karmaşık ilişkilerin ABD ve işgal rejimi açısından kolay aşılamayacak stratejik
önemine de dayanıyor.
Ara verilen ticaret ile Gazze azıcık nefes alacaksa bunun
kerameti ve bereketi öyle 5-6 milyar dolar değil çok çok ziyade olacaktır.
Çünkü bu aynı zamanda Allah’ın dinine yardım demektir. O da kendi dinine yardım
edene hem yardım eder ayaklarını sabit kılar.
Ne demişti Hadis-i Kudsi de: “..O, bana bir karış yaklaşırsa
ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç
yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.”
Mevlâ, doğruluktan ayırmasın. Amin.