Terörsüz Türkiye Komisyonu toplantılarına devam ediyor. İki gün önce de 11. toplantısını yaptı. Toplantıda İTTİHAD adına Melle Beşir Şimşek Hoca’nın konuşması ile birlikte neler yaşandığını biliyorsunuz.

Konuşmanın içeriğine üç çeşit tepki vardı. Birinci grubun tepkisi, konuşmada PKK hakkında yapılan özete, ikinci grubun tepkisi, yanlış da yapsalar “devletin kimi askeri ve polisi filan” diye devam eden cümlelere, üçüncü grubun tepkisi ise barış için çıkılan yolda geçmişte yaşananların dile getirilmesine idi. İlk iki kısmı konuşmaya gerek yok. Yalnız üçüncü tepkide biraz durmak gerekiyor.

Tamam her ne kadar güven sorunu ve kimlerin hangi adımı ne adına attığı tam netleşmese de sonuçta halkın bir korku ve şiddet sarmalından kurtulması amaçlanan bir süreçte dil ve üslup önemli.

Peki, şimdiye kadar sürekli yok sayılan, “en tehlikeli” diye kodlanan, hiçbir şekilde muhatap alınmayan, dertleri, acıları, şikayetleri ve talepleri sorulmayan bir kesime, ilk defa, “devlet olarak sizi de dinlemek isteriz, buyurun konuşun” dendiğinde ne anlatsınlar? Neden bahsetsinler?

Mesela şöyle mi konuşsunlar:

“Bilseniz ne hoştur bizim köyler. Kırlar, ovalar, nehirler, çaylar. Hele barış yok mu, öyle güzeldir, hani baharda açan çiçekler gibidir. Diyarbakır’da ciğer, terörsüz bir ortamda daha tatlı yenir..”

“Ekolojik”, “jin jiyan” vs demeseler de havadan sudan, ekmekten aştan mı konuşsalardı.

Yanlarında da bir ekip olsa, ortada biri çiğ köfte yoğursa, kenarda bir sanatçı sıtran söylese, sonra sevgiden, merhametten, hoşgörüden bahseden Âyetler, Hadisler okusalar aralara da “yaradılanı severiz yaradandan ötürü” tarzında mısralar mı dizselerdi?

“Aman ha, bakın çok hassas bir yoldayız. Sakın geçmişte yaşananlardan bahsetmeyin.”

Geçmişte yaşananların üzeri örtülsün, küllenmiş acıları deşilmesin. Eyvallah. Ama ne için bu komisyonlar toplandı. Buraya nasıl gelindi. Neler oldu da böyle bir sürece ihtiyaç duyuldu. Bunlarla giriş yapacaksınız ki, gelinen noktada çözüm önerilerinizi sayabilesiniz.

Kim nerede hata yapmıştı, bunlar enine boyuna ele alınmalı ki, mesele, basit bir romantizm gibi hafife alınıp katillerin aklanma şovuna dönüşmesin. Ve bundan sonra geçmişteki zulümlerin bir daha tekrar etmemesi için fikirler üretilsin.

Suçlular affedilsin affedilmesine de herhalde suçunun da bilinmesi lazım ki, cinayeti ödüllendirilmiş olmasın.

Terörsüz Türkiye elbette ki büyük bir vizyon. Başarılı olması için herkesin üzerine düşen sorumluluklar var.

On binlerce kişinin katledildiği, devasa maddi manevi kayıpların yaşandığı bir ağır hikaye bu.

Hiç kimse gerilim bitmesin diyemez. Ama hiç kimseye de içinizde birikmiş ne kadar kırık his varsa hepsini silin atın denemez.

Her doğruyu her yerde söylemek doğru olmadığı için söylenmesi gereken yerde söyleyenlere tahammül edemeyenlerin, sicilini sildirme tuzağına karşı kimlerin ne kadar dikkatli olduğunu da zaman gösterecek.

Mevlâ hayreyleye.