Herkesin malumu olan o Hadis-i Şerif’i tekrar hatırlayalım:
Ebu’d-Derda(ra), Efendimiz (sav)’e: “Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı? diye sorar. Bazen olabilir buyurur. Peki, mümin zina edebilir mi? Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da evet der. Peki, mümin yalan söyler mi? diye sorunca, yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur.” cevabını verir.
Kur’an-ı Kerim’de 11 yerde meâlen; “Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim olan kimdir” buyrulur.
Allah hakkında yalan uydurmak tabiri tefsire ihtiyaç duymayacak kadar açıktır.
“İsa Mesih, Allah’ın oğludur yahut Üzeyir, Allah’ın oğludur” diyenden daha zalimi yoktur. Allah’ın peygamberlerine türlü hakaret ve iftiralarda bulunanlardan daha zalimi yoktur. O’na şirk koşanlardan daha zalimi yoktur.
Allah’a cc yalan uydurup iftirada bulunmanın elbette bin bir çeşidi var. Mısır’daki Sisi ve kıpti kalıntılarının yaptığı gibi, firavunları yere göğe sığdıramamak da Allah ile ve ayetleriyle dalga geçmekten başka nedir?
Ayetlerin manasını anlayacak kadar bilgi beceri öğretilmeyerek çok büyük haksızlık yapılan bir halkı, Kuran’la aldatıp, “Kuran’da başörtüsü emri yoktur” diyenden daha zalimi var mıdır?
Musa(as) Tur dağına gidince, Allah azze ve celle, kendilerini, kula kulluktan kurtardığı halde o kavme, buzağıdan bir heykel yapıp, “sizin ve Musa’nın ilahı budur, O unuttu” diyen Samiri ve adamlarından daha zalimi de yoktur.
Bu adamların adetini günümüzde de sürdürenler var. Ne demiş oluyorlar: “Karşılarındaki malum zatın ne kadar kıymetli biri olduğunu, darağacında şehadete yürüyen Aziz Şeriatın şehidleri, Ezanı Muhammedinin kurbanları ve o büyük alimler unuttu, İskilipli Atıf Hoca unuttu, Bediüzzaman Hazretleri unuttu, Şeyh Said Hazretleri unuttu. Mehmed Akif Merhum unuttu, Mustafa Sabri Efendi, Şeyh Esad Erbilli unuttu. Ve isimleri mahşer günü ulu divanda açıklanacak niceleri unuttu.”
Üniversitede dersimize giren biri vardı. Cengiz Han’ın ne kadar büyük bir lider, ne kadar kahraman bir komutan, ne kadar yürekli bir Türk olduğunu anlatır, baştakilerin bunu unuttuğunu söylerdi. Hatta bir keresinde hızını alamamıştı ve kullandığımız ağırlık, uzunluk gibi ölçülerin Cengiz, Mete, Hülagu, Atilla diye ifade edilmesi gerektiğini söylemişti. 3 kilo domates değil 3 kilo cengiz, 2 metre kumaş değil 2 hülagü kumaş gibi..
Hani dalkavuklarla ilgili fıkralar çoktur. Onlardan birinde ava çıkan kralın attığı ok, küçük bir köpeğe isabet eder. Kral, “vurdum ceylanı” diye sevinçle bağırır. Dalkavuk, bir anlık dalgınlıkla “haşmetlim, o vurduğunuz bir köpekti” der. Kral hiddetlenir, “ceylan vurdum diyorum, sağır mısın?” Dalkavuk kendine gelir; “sağır olabilirim ama kralım, ceylanın zavallı bir köpek gibi düştüğünü söylemek de boynumun borcudur” der.
Efendisini, Allah’a ortak koşan yalancı dalkavuklardan daha rezil, daha ruhsuz, itibarsız, haysiyetsiz kimse olamayacağı için tarih onların ismini bile anmaya değer görmemiştir.
Bunları her yerde bulmak mümkün.
Gazze’de şöyle diyenler yok mu zannediyorsunuz: “Hamas’ın başındakiler filan unuttu, israil aslında bizim iyiliğimizi diledi, Dubai gibi lüks ve rahat yaşamamızı istedi.”
Ya da Bağdat’ta: “Burada çoğu kişi unuttu ama aslında Bush, çok iyi bir başkandı. Bizim demokratik ve özgür olmamızı istedi.”
Veya Afganistan’da: “Amerika, bize medeniyet getirmek istedi, bizim gelirimizi artırmak istedi ama buradaki sarıklı marıklı dinciler unuttu.”
Haydi halkları güttüğünüz sürü olarak gördünüz, kandırdınız, korkuttunuz, aldattınız. Tarihi, arşivi, kaydı, yapılanı velhasıl göz önündeki açık gerçekleri nasıl okus pokusla değiştireceksiniz.
“Ebu Leheb’in eli kurusun ve kurudu da..”
Ne yapacaksınız? Bu ayeti silemediğiniz için Ebu Leheb’in elini zemzem ile mi yeşerteceksiniz? Kabe’ye sürerek mi canlandıracaksınız?
Milleti maskara yerine koyanların önünü açanlar da bu işi yarıda bırakmamalılar.
Her caminin önünde bir şey eksik.
Derhal emir vermeliler:
“110 bin cami önündeki o eksiğin derhal giderilmesine!!” diye.
Nedir o eksik?
Yoksa siz de mi unuttunuz!!?