Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mersin'de gazetecilere yaptığı "Siyasi cinayetler kaygım var. Erdoğan gitmemek için her şeyi yapacaktır" sözlerinin yarattığı tartışma sürüyor. Bu açıklamadan sonra İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın da, "Siyasi suikastler yapılacağı yönünde bizim da aldığımız duyumlar var" diyerek sürece destek verdi.
Kılıçdaroğlu, ortaya bir delil koyamazsa da iddialarını
devam ettirdi. Ancak ittifak ortağı Akşener bu açıklamalara, “…Çok fazla
gündemde tutmamamız lazım diye düşünüyorum" diyerek bu algıya
katılmadığını ifşa etti.
Tabi Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bu açıklamaya iktidardan ve
MHP’den sert tepkiler geldi. Kılıçdaroğlu’nun siyasi serüvenine ve siyasi
duruşuna bakıldığında; “Bir gün önce söylediğini bir gün sonra inkar etmesi”
gibi bir profile sahip olması ve CHP Grup Başkanvekili olduğu dönemden beri
parlatılma adına eline tutuşturulan sahte ve uyduruk dosyalarla, hep yalanlar
üzerinden gündem olmayı başarması saikiyle baktığımızda Kılıçdaroğlu’nun
iddialarını, her zamanki gibi ‘yalan ve kara propagandadır’ deyip çöpe
atabiliriz. Ancak geçmişe dönüp baktığımızda bu iddianın bize tanıdık geldiğini
göreceğiz. Şimdi biraz hafızalarımızı tazeleyelim: 2004 Yılı Kasım ayında
kendisini ziyaret eden Nazlı Ilıcak ve bir grup gazeteciye FETÖ şu açıklamayı
yapmıştı: “Devlet yetkililerini uyarıyorum faili cinayetler yeniden
başlayabilir…” Bu açıklama o zaman günlerce TV kanallarında Nazlı Ilıcak
önderliğinde konuşulmuştu.
Evet, sözde devleti uyarıyordu lakin kazın ayağı hiçte
öyle değildi. Aslında bu sözüyle “cinayet talimatı” vermişti. Bu açıklamadan
sonra 2006 yılında Fatih İsmailağa Camii İmamı Bayram Ali Öztürk, Trabzon’da
Rahip Santoro, 2007 yılında Danıştay saldırısı, Hrant Dink ve Malatya
cinayetleri gibi Türkiye’yi sarsan siyasi cinayetler işlendi.
Önceden uyarı yapıyor gibi yapıp suçu başkalarına yıkma
oyunu devam ediyor. Kendileri yapıp sonra FETÖ’ye bağlı polis, savcı, hakim,
gazeteci, TV dizileri marifetiyle algı operasyonları ile olayları başkasına
yıkmanın ve yapılacak operasyonların alt zeminini hazırladılar. Kendi yaptıklarından
başkasını suçlayıp mahkum etme planını ahlaksızca büyük bir ustalıkla
uyguladılar. Üstelik gazetecilerinin eline önceden düzmece olarak
hazırladıkları dosyaları verip “haber ödülü” bile aldırdılar. Lakin her şeyin
üstünde olan onların değil, ALLAH’ın planı ve iradesi olduğunu unuttular.
Birde bu açıklamadan sonra öğrendik ki, bu
Kılıçdaroğlu’nun ilk açıklaması değil. 15 Temmuz darbe girişiminden önce de
benzer açıklamayı yapmış. 13 Mart 2016'da Seferihisar'da basına yaptığı
açıklamada, “İktidar (AK Parti), iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler
dahil her şeyi yapabilecek pozisyonda. Çünkü gitmenin kendisi açısından
maliyetini çok iyi biliyor o yüzden siyasi cinayetler olabilir.” Demiş.
Tüm bu açıklamalara bakarken şu sorulara cevap
aramalıyız. Bu bilgileri nereden aldılar? Bununla neyi amaçlıyorlar? Bir
yerlere mesaj mı veriliyor? Böyle bir olay kime yarayacak? Bu bir ön mesaj mı?
Şüpheleri başka tarafa çekmek için bir ön alma mı?
Eski MİT
mensubu Prof. Dr. Mahir Kaynak'ın çözüm yoluna bakalım. Mahir Kaynak, herhangi
bir “suikast” veya “sabotaj” olduğunda derdi ki; “Bu olay kimin işine yarıyor,
ona bakmak lâzım!” Bu noktadan hareket edersek doğru sonuca ulaşabiliriz.
Devlet ve güvenlik yetkililerinin bu açıklamaların perde arkasında nelerin
yaşandığını, hangi kaos planlarının uygulanmak istendiğini ve kimin hangi ipte
hangi cambazla iş tuttuğunu ortaya çıkarması elzemdir. Wesselam…