İslam'da temel esaslar olarak
bildiğimiz her büyük ibadetin yanında bir de kendisine has bazı özellikleri,
nafile türünden güzel mefhumları ve adetleri vardır. İşte bu anlamda Ramazana
has diğer zamanlardan farklı olarak; teravih, sahur, iftar, mukabele, kadir
gecesi, itikâf ve Fıtır sadakası gibi kavramlar, sadece Ramazan'a has mefhumlar
ve değerlerdir. İnşaallah'u Teâlâ bu Ramazan boyu haftada bir gün özel olarak
bu mefhumları siz değeri okurlarımızla paylaşmaya çalışacağız.
1-Teravih namazı: teravihin manası
rahatlamak veya güçlenmekten gelir. Aslında bu her iki mana da teravihin
ruhunda vardır. İnsan teravihten sonra kendini daha güçlü ve rahatlamış
olduğunu hisseder. Teravih namazı, sevabı çok olan nafile namazlardandır.
Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam: "Her kim Ramazan kıyamını (teravihi)
inanarak ve sevabını Allah'tan umarak yerine getirirse onun geçmiş tüm
günahları bağışlanır." (Buhari, Müslim)
Teravih için camileri tercih
etmek daha evladır. Cemaatle kılınan namazın sevabı 25 veya 27 kat daha fazla
olduğu gibi, hiç kaçırmamak veya başkalarından geri kalmamak gibi bir nefis
hoşluğunu da kazandırıyor insana. İftardan sonra insanın üzerine çöken
uyuşukluğun teravihle gittiğini görünce kişi, daha da istekli ve gayretli olur.
Teravih namazının diğer namazlardan daha fazla rağbetli oluşu da bundan
kaynaklanıyor.
Validemiz Hz. Aişe'nin rivayet
ettiğine göre: "Bir ramazan gecesinde Resulüllah sallellahu aleyhi
vesellem, çıktı mescitte insanlarla birlikte namaz kıldı; onunla birlikte namaz
kılanlar sabahleyin bunu konuşunca ikinci gece daha kalabalık bir cemaat
toplandı. Onlar da bunu konuşunca üçüncü gece mescit tam doldu. Üçüncü veya
dördüncü gecede mescide sığmayacak kadar insan toplandığını görünce, Resulüllah
sallellahu aleyhi vesellem mescide gitmedi. Ta ki sabah olunca gidip sabah
namazını kıldırdı. Namazdan sonra cemaate dönüp kelimei şahadet getirdikten
sonra şunu buyurdu:
"Yaptığınız şeyi (namaz
için toplanıp beni beklemenizi) gördüm; bunun üzerinize farz kılınıp da sonra
yapamayacağınızın korkusundan başka bir şey beni bundan
alıkoymadı." (Tac: c. 2. s. 64)
Bu olaydan sonra her kes
teravihini kendi evinde veya mescitte yalnız başına kılmaya başladı. Ve bu
durum Hz Ömer'in (ra), hilafeti zamanına kadar böyle devam etti. Bir gün Hz.
Ömer (ra), Müslüman-larda gördüğü bir dağınıklık üzerine Ubey Bin Kab'ı çağırdı
ve teravihin cemaatle kılınmasını emretti. İşte o günden beri bu şekilde
teravih cemaatle de kılına gelmiştir.
Teravih namazını 8 rekât
kılanlar varsa da çoğunlukla 20 rekât olarak kılınır. Nitekim Hz. Peygamber
sallellahu aleyhi vesellem, sekiz de kılmış, yirmi de kılmıştır. Ancak Hz. Ömer
(ra), döneminde 20 rekât kabul edilmiş ve bunun üzerine İcma oluşmuştur.