Ramazan’ın son günlerine elveda derken son on günün içinde
saklı bulunan ve özlemle beklenen Kadir Gecesine kavuştuk. Müminler olarak
Cenabı Hakk'ın kullarını bir yıl boyunca yüklendiği günah kirinden arınıp
temizlenmesi için bir fırsat olarak insanların önüne koyduğu bu hayırlı geceyi
bir ganimet bilerek günahlarımıza ağlamamız lazım.
Öyle bir gece ki, bin aydan daha hayırlı... Öyle bir gece
ki, seksen iki yıllık bir ömürden daha bereketli ve daha faziletli... İşte bu
kısacık bir zaman diliminde rahatımızı ve uykumuzu kaçırıp mutlaka bu geceyi
güzel bir şekilde ihya etmeli, günahlarımızın affını dileyip ağlamalı, nasuh
bir tevbe ile hayatımıza yeni bir sayfa açmalıyız.
Aslında Ramazan, 11 ay boyunca köhnemiş ve tembelleşmiş
hayatımızı yeniden revize etmek için bir eğitim mektebidir. Müminler ramazanın
gelişiyle bu mektebe kayıt olurlar, bitiminde ise amellerine göre hak ettikleri
mükâfatlarını almış olurlar. Ancak Ramazan mektebinde edindiğimiz güzel ahlak,
adet ve alışkanlıkları diğer gün ve gecelere de teşmil ederek hayatımızı
baştanbaşa güzelleştirmeli, köklü bir inkılap yapmalıyız.
Elbette ramazandan sonra bu tempoyu aynen devam ettirmek
mümkün değildir. Ama biraz kısarak mutlaka devam ettirmeliyiz. Mesela iki cüz
Kur'an-ı Kerim okuyorsak bunu bir cüze veya yarım cüze indirebiliriz; ama terk
etmek asla doğru olmaz. Ramazan bittikten sonra, "bir yıl sonra buluşmak
üzere" dercesine namazı niyazı terk etmemeliyiz.
Şurasını iyi bilmemiz gerekir ki, İslam, mevsimi gelince
giyilir, mevsimi geçince çıkarılıp bir tarafa bırakılacak tarzdan bir kıyafet
değildir. Dinde devamlılık esastır. Kesintili amellerin bir bereketi yoktur.
Nitekim peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem: "amellerin en hayırlısı
devamlı olanıdır, az da olsa." Buyuruyor. Öyleyse edindiğimiz güzel adet
ve alışkanlıkları Ramazan’dan sonra da mutlaka devam ettirmeliyiz.
O halde Ramazan’da edindiğimiz güzel ahlakı, infakı, mali
cihadı ve cömertliği Ramazan’dan sonra da devam edelim. Özellikle Gazze
konusunda mali cihadımızı mutlaka sürdürelim. Çünkü orada Mescidi Aksa'yı ve
Gazze'yi işgalden kurtarmak adına ümmetin onurunu koruyan izzetli bir direniş
vardır. Çocukların her gün açlıktan öldüğü aç bırakılmış bir halk vardır.
İşte bu izzetli direnişin, bu cesur ve fedakâr halkın
imdadına yetişmek için özellikle kadir gecesinde içten yapacağımız duaların
yanında bir de her türlü mali desteğimizi sağlayalım ki Mevla bizi
sorumluluktan kurtarsın, daha büyük musibetlere ve felaketlere duçar olmaktan
korusun. Yoksa mala, rahatlığa yapışır isek gün gelir mal da gider, imkân da
gider, vatan da... O zaman meyus meyus elimizi soğuşturup bakakalırız.
Mal mülk Allah'ındır. Onu dilediğine verir, dilediğinden de
çeker alır. Bu konuda ondan hesap soracak kimse yoktur. Meşhur şairimiz Yunus
emre, bu gerçeği ne güzel ifade etmiş: "mal sahibi mülk sahibi, nerde
bunun ilk sahibi? Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan."
Evet, mal mülk Allah için olmayınca, Allah yolunda harcanmayınca yalandır,
oyalanmadır, aldanmadır.
Kur'an-ı Kerim, malı istenilen şekilde değerlendirmeyen,
ondan fakire, yetime ve yoksula harcayıp hakkını vermeyen insanların, ölümden
sonraki pişmanlıklarını şöyle haber veriyor: "Herhangi birinize ölüm gelip
de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de sadaka verip iyilerden
olsam! Demesinden önce, size rızık olarak verdiğimizden harcayın. Allah, eceli
geldiğinde hiç kimseyi geciktirmez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
(Münafikun 10-11)
Sonuç olarak henüz imkân elimizde iken bize ihsan edilen
maldan mülkten Allah yolunda harcayalım, ondan akraba, fakir ve yoksulun
hakkını ödeyelim. Darda ve zorda olan insanlara yardım edelim. Özellikle dört
gözle bizden medet bekleyen Gazze'deki mücahitlerin ailelerine, yetimlerine
yardım edelim, onlara maddi ve manevi güç ve destek vermeye çalışalım.
Bu gece idrak edeceğimiz Kadir Gecesini bu bilinçle bu
şuurla ihya edenlerden olmanız dileğiyle...