Eski
zamanların birinde Tikle lakabıyla meşhur olmuş bir padişah yaşardı. Bu
padişahın zengin bir ülkesi vardı. Hazinesi dolu, ordusu kalabalık, halkı
müreffehti.
Ancak
bu padişah bunların hiç birine önem vermez, yaşadığı sarayı küçümser, halktan
biri gibi yaşamaya özen gösterirdi. Dindar, namaz ehli, günahtan kaçan, hak
hukuk bilen, adaletli bir padişahtı.
Padişah
Tikle halkı tarafından da çok seviliyordu. Onlardan biri gibiydi çünkü. Onların
yediğinden yer, içtiğinden içerdi. Debdebe ve şatafattan nefret ederdi. Hele
hele adaletiyle dillere destandı. Hiç kimseyi incitmez, adil olmak için didinir
dururdu.
Padişah
Tikle’nin en önemli özelliklerinden biri de âlim ve Allah dostu insanlarla
arkadaşlık etmesi, sık sık kılık değiştirip halkın arasına karışmasıydı.
Yine
Padişah Tikle bir gün kılık değiştirmiş, ülkesinin başkentinde, halkın arasında
bir yabancı gibi dolaşıyordu. Şehrin sokaklarında, caddelerinde insanlarla
durup sohbet ediyor, onların sorunlarını tespit etmeye çalışıyordu.
Padişah
Tikle dolaşırken, şehrin kenar mahallelerinden birinde eski, taştan, mütevazı
bir mescit gördü. Namaz vaktiydi. Gidip şadırvanda abdest aldı. Sonra mescide
girip namaz kıldı. Namaz sonrası herkes camiden çıkmış, ancak siyah sakallı,
nurani yüzlü, sarıklı bir genç bir köşeye çekilip ibadetle meşgul olmaya devam
etmişti.
Padişah,
genci merak etti. Yanına yaklaşıp selam verdi. Genç adam gülümseyerek Padişahın
selamına karşılık verdi. Padişah Tikle:
---
Neden sen de herkes gibi dışarı çıkıp rızkını aramıyorsun? Dedi.
Genç
adam:
---
Ben dünyadan vazgeçmişim, dedi. Yaşayacağım ne kadar ki? Üç beş günlük dünya
hayatı… Bu kısa ömrümü ibadetle geçireceğime neden dünyanın peşinde koşayım?
Her şey fani, her şey geçici… Dünyanın dertleriyle uğraşmaya değer mi?
Genç
adamın sözleri padişahı derinden sarstı. Derin düşünceler içinde sarayına
döndü. Günlerce gencin sözlerini düşündü. Gerçekten her şey boş ve geçiciydi.
Saray, padişahlık, her şey gelip geçiciydi. Bu kısa ömür hızla geçip gidiyordu.
Padişah
Tikle her şeyi bırakıp bir mescitte inzivaya çekilmeye karar verdi. Bu kararını
uygulamadan önce dostu olan bir âlim zatın yanına gitti. Niyetini ona açıkladı.
Yaşlı
âlim dünya görmüş, salih, bilge bir kimseydi. Doğru ile yanlışı iyi biliyordu.
Padişah Tikle’yi de çok seviyordu. Ona dostça yardımcı olmak istiyordu.
Nur
yüzlü yaşlı bilge gülümseyen bir yüzle sakallarını sıvazlayarak:
---
Demek inzivaya çekilmek istiyorsun, dedi.
Padişah
Tikle:
---
Evet, diye karşılık verdi.
---
Dünyadan elini eteğini çekmek, dua ve ibadetle meşgul olmak istiyorsun…
---
Evet!
Yaşlı
bilge gülümsemesini sürdürerek:
---
Peki, ey padişah! Dedi. Allah senin bu yaptığından memnun olur mu?
Bilgenin
sözleri karşısında şaşıran padişah:
---
Memnun olmaz mı? Diye mırıldandı.
Bilgenin
ağzından hikmet dolu şu sözler döküldü:
---
Müslüman bir lider Allah’ın kanunları dışında hiçbir kural tanımamalı, ilahi
emirler onun için tek ölçü olmalı. Zulümden, haksızlıktan, debdebe içinde
yaşamaktan, lüksten kaçınmalı. Halkına iyi davranmalı, onları düşünmeli, onlar
için çalışmalı. Kötülükle, günah ve haramla mücadele etmeli, Allah düşmanlarına
taviz vermemeli. Allah için sevmeli, Allah için nefret etmeli. Allah’ın
dostlarını dost, düşmanlarını düşman edinmeli. Ama…
Padişah
heyecanla konuştu:
---
Ama ne?
Bilge
âlim sözlerini sürdürdü:
---
Müslüman bir liderin halkını kendi kaderiyle baş başa bırakıp köşesine
çekilmeye hakkı yok. Allah bundan razı olmaz. Hem takvalı olmak isteyen bir
kimse devletinin başındayken de takvalı olabilir. Senin Peygamberin hem devlet
başkanıydı hem de yoksullar gibi yaşardı. O halkını, liderliği bırakıp köşesine
çekilmedi. O yüce Peygamber gece namazları kıldığı, günlerini oruçlu geçirdiği
gibi atının üzerinde, ordusunun başında cihat meydanlarına da koşardı.
Padişah
Tikle ne diyeceğini bilemedi. Boynunu büküp sustu. Bilge adam ayağa kalktı.
Padişahın omuzlarından tutup gözlerine baktı. Gülümseyerek:
---
Halkın seni seviyor, dedi. İyi bir insansın. Allah’ın rızasını gözeten bir
lidersin. Sen gidersen ve senin yerine kötü, zalim biri gelirse bunun
sorumluluğunu nasıl kaldırırsın?
Padişah
Tikle bilge âlime hak verdi. İnzivaya çekilmekten vazgeçti. Görevinin başına
döndü.