0

 

           Bölgedeki karışıklıkları ve İslam dünyasının anlamsız sessizliğini fırsat bilen İsrail tüm dünyanın gözü önünde ilk kıblemiz olan Mescid-i aksaya 47 yıl aradan sonra yüz kişilik bir asker güruhuyla kutsal tanımaz bir edayla pis postallarıyla girip kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yerlere atmaktan imtina etmedi.

           Beni hayrete düşüren ve şaşkına çeviren şu ki, sadece Filistinliler için değil tüm İslam âlemi için kutsal olan bu mabedimize karşı yapılan çirkin saldırının her nedense İslam dünyasında çok da bir rahatsızlık oluşturmamasıdır. Ve hala da bir rahatsızlık oluşturmamışa benziyor ki bu mesele tarihin unutulmuş tozlu raflarına atılarak hiç yaşanmamış farz edilmeye çalışılıyor.

           Bizim en kutsalımıza yapılan bu çirkin ötesi saldırıya kahrolası dengeler yüzünden ses çıkarmayan İslam ülkelerinin, aslında bunun kendi kutsallıklarına yapılan saldırının şöylece bir yoklanması ve İsrail’in biz Müslümanların bu konudaki nabzını tutarak daha ilerisi için adım atmaya yeltendiğinin farkına varmaları gerekir. Bundan cesaret alan İsrail’in Yarın Kâbe’ye de saldırmayacağını kimse garanti veremez.  

           İsrail askerleri 21 Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’da büyük bir yangına sebep olduklarında dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir şunları söylemişti: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. (Çünkü Mescid-i Aksa, Müslümanlar için Kâbe’den sonra gelirdi) Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki, Biz dilediğimizi yapabiliriz, zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir…”

          Daha dün dört bir taraftan saldırıya uğramaktan korkan İsrail, bu korkusunun kendi nazarında anlamsız olduğunu çok önceden bizlerin bananeciliği sebebiyle anlamış olacak ki bugün ilk kıblemiz olan Mescid-i aksaya postallarıyla girip plastik mermilerle, ses ve gaz bombalarıyla etrafı darmadağın etmekten zerre kadar çekinmiyor. Bu pervasızlığa, bu had bilmezliğe, bu hukuk tanımazlığa, bu kutsal bilmezliğe karşı topyekûn bir birliktelikle karşı çıkılması insanlık adına, hukuk ve adalet adına, İslam olma adına bir gerekliliktir. Bu gerekliliğin yerine getirilmesinin neticesi olarak ekonomimiz yerlere çakılacaksa, Avrupa ülkeleriyle olan münasebetlerimiz bozulacaksa ve işsizlik artacaksa asıl gayemiz olan İslam davası adına varsın aç kalalım, ehli küffarla bozuşalım ve işsiz kalalım. Bizler bütün bunlara göğüs gerebilir, bunların üstesinden gelebiliriz. Bizler ekmeksiz yaşayabiliriz, ancak hürriyetsiz yaşayamıyoruz. Bizi öldüren aşsızlık değil Mescid-i aksa ve benzeri mabetlerimizin hürriyetinden yoksun olmasıdır. Mabetlerimizin hürriyeti için eceli gelen köpeğe tek bir ağızla höt denmesi o köpeğin ilelebet haddini bir daha aşmamasına sebep olacaktır.

           Ya Rabbi, merhum Âkif gibi sana münacatta bulunuyor ve bütün benliğimizle diyoruz ki,      

 

                                   Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
                                  Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *