0

                   

           Varlığı inkâr edilen, köyünden çıkarılıp bilinmeyen başka uzak diyarlara sürülen, ana dili yasaklanan, ikinci sınıf muamelesine tabi tutulan, devlet dairelerinde kendisine bin bir zorluklar çıkartılan, seyahat özgürlüğü çile yolculuğuna dönenen, oluşturulan psikolojinin bir ürünü olsa gerek ağlayan bebelerini askerle korkutmak zorunda bırakılan, çocuklarına her sabah kendisinin olmadığı ancak “Andımız” denen bir yalanı zorla söylettirilen, askerde en angarya işlerde çalıştırılan bir milletin göstereceği doğal refleksi veya varlık mücadelesi silaha sarılıp dağa çıkmak olarak tezahür etmiş olması kendi nazarımda doğru olmasa da böyle bir etkinin fıtri bir tepki doğuracağı muhakkaktı.

           Her zaman söylemişimdir “sebebi doğru, ancak yöntemi yanlıştır” diye. Yapılan bunca zulüm bir şeylerin yapılmasına sebebiyet verecekti, vermesi lazımdı da. Ancak yöntem olarak silaha sarılıp dağa çıkarak on binlerce insanın kanına girmek olmamalıydı.

           Şu nice âlimlere, velilere dergâhlık eden dağlar silah sesleriyle değil zikir sesleriyle inlemeliydi; Barut değil papatya, kekik gibi rayihalar kokmalıydı; Zirvesinde özgürlük, eteğinde korkusuzca bir yaşam olmalıydı; Bombalar değil, baharda yeni çiçeklere gebe tomurcuklar patlamalıydı.

           Kıyamete kadar hep kardeş kalmalıydık kötü niyetli, karanlık emeller içinde olan insan kılıklı müsveddelere inat. Farklılıklarımızı bir zenginlik, çeşitliliklerimizi bir senfoni orkestrası addetmeliydik; geleneklerimizin, göreneklerimizin ve dillerimizin harmanıyla elde edilmiş nameli bir beste olsun diye. Ama birileri çıkıp üstünlüğü takvada değil kafatasçılıkta aradı ve böylece birliğimizi bozup, birlikteliğimizdeki kuvveti dağıtarak heba etti.

           Sonra bir umut ışığı belirdi. Adına barış, adına kardeşlik denen bir ışık. Ezberler bozulacak, tabular yıkılacak, denenmemişler denenecek, düşünülmeyenler düşünülecekti. Akan kan duracak, gözyaşları dinecek, arşı alada yankılanan feryatlar son bulacaktı. Kendisinden zorla alınan ve bir ihsan olarak değil annesini ak sütü gibi kendisine helal olan haklar geri verilecekti. Bu sebeple PKK silahlarıyla birlikte geri çekilmeye başlamış ve ağır aksak da olsa haklar bağlamında bazı adımlar atılmaya başlanmıştı. Sonra bir şeyler oldu. Karşılıklı güvensizliğin sonucu olsa gerek bu demokratikleşme denilen süreç tıkandı. Aradan aylar geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınmadı. 6, 7 Ekim olaylarındaki HDP ve yandaşlarının anlamsız, sürece hiçbir katkı sağlamayan, akıl ve ferasetten uzak, hiçbir değerle bağdaştırılamayan saldırgan tavrı da buna eklenince süreç iyice çıkmaza girdi.

 

           Şimdi yeni bir süreçten, yeni bir sayfadan bahsedilmeye başlandı. Bu sürecin de ne kadar süreceği, nasıl sonuçlanacağı ve ne tür provokasyonlarla akim bırakılacağı meçhul...  Umarım bu süreç umut dolu insanımızı süründürecek kadar uzun zaman almaz da bir nihayet bulur. Bütün emelimiz, bütün dualarımız ve bütün gayretimiz bunun içindir. Ya Rabbi efendimizin iltifatına mazhar olmuş olan Fatih’in torunlarını ile yine efendimizin sana ulaşmak için basamak yaptığı Kudüssü haçlı zihniyetinin elinden kurtaran Selahattin’in torunlarını kıyamete kadar sürecek olan bir kardeşlik çatısı altında birleştir, aralarındaki her türlü ihtilaf ve ayrılığı gider.      

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *