AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal, Kahramanmaraş 8. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı’nda düzenlenen
konferansta, “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır.
Mesela Fransız Devrimi, her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en
sert devrimlerden bir tanesi, Mao’nun Çin kültür devrimidir, lügate
dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim
lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” demişti.
Ardından gelen tepkiler üzerine istifa etti. Şimdi yukarıdaki konuşmaya
bakalım. Neresinde bir yanlış var? Bir de bu konuşmayı bir kitap fuarında
yaptığını da ekleyelim. Hangi akademisyen buna yalan diyebilir? Ama ne yazık ki
bu cümleden dolayı bir siyasi partinin, hem de iktidardaki partinin meclis grup
başkan vekili istifa etmek zorunda kaldı! Hani cumhuriyet, fikri hür vicdanı
hür nesiller yetiştirecekti!
Artık milletvekili ve de grup başkan
vekili hem de iktidarın grup başkan vekili de bildiği doğruları konuşamıyor ise
vah halimize! Normal bir akademisyen, yazar, düşünür ve vatandaş yandı demek.
Sizler bu sistemin yanlışlarını eleştire
eleştire iktidara geldiniz. Şimdi de eleştirdiğiniz için oradan atılıyorsunuz
öyle mi? Ey akıl sahipleri bundan ibret almaz mısınız?
Biz cumhuriyete karşı değiliz. Biz
devrimler adı altında bu milletin tüm değerlerini deviren zihniyete karşıyız.
Bunun bir deli gömleği olduğunu söylüyoruz. Bir milleti dinine, diline,
kültürüne, tarihine, tarihi şahsiyetlerine düşman etmenin o milleti
köksüzleştirmek olduğunu söylüyoruz. Köksüz bir ağacın tutunamayacağını
söylüyoruz. Zaten tarih de bizi doğruladı. Tek parti döneminden sonra yapılan
bütün seçimleri bu devrimlere karşı duranlar kazandı. Ama silah zoruyla bu süreç
sürekli değiştirilmek istendi. Halkın istemediği bir devrim, sürekli halka
silah zoru ile dayatılmak istendi. Her on yılda bir askerler devrimler adına
yönetime el koydu. Şimdi bunu dile getiriyoruz ama hala da bize yasak. Bunları
söyleyemiyoruz. Şu yüzyılda bile devrim sistemini eleştirmek yasak. Bir tabu,
bir put olmuş.
Şimdi alt tabakadaki bürokrat ve memurlar
nasıl ağızlarını açıp konuşsunlar? Konuşmanın neye mal olduğunu görüyorlar.
Onlar cumhurbaşkanı değil ki dokunulmaz olsunlar! Veya onları koruyacak bir
ağabeyleri de yok ki!
Bu cumhuriyet halkın yönetimi üzerine
kurulmamıştır. Devrimlerin yönetimi üzerine kurulmuştur. Bu devrimleri halk
devirdiği halde hala da önümüzde bir set gibi zihniyeti durmaktadır.
Umarım ki bu yeni yapılacak anayasa ile bu
sorunlarla bir daha uğraşmayız. Bir yüzyılımızı daha bu saçma meseleler ile
geçirmeyiz. İnsanlarımızı heba etmeyiz. Devletin, devrimler için değil yaşayan
millet için var olduğunu, ölülerin değil dirilerin koruması gerektiğini anlarız
da bu cendereden kurtuluruz.
0 yorum