33


İman, kalbin eylemidir. Hem soylu hem de asil bir yönelimdir.  İman, bağımsızlık, öz uyanış, irade, dengeli bir ümmet ortaya koyan devrimci bir ruhun eylemidir.  Hayata hazırlayan ve hayatın

dışında yaşayanları hikmete, adalete, güzelliğe çağıran bir eylemdir. Ahlaksızlığa karşı çıkarak diriliş ve uyanış kapılarını açan sosyal mevkileri ortadan kaldıran, insanı erdemli kılan, sömürüye, zulme, karanlığa karşı direnen, resullere refik eden bir eylemdir.

Öyle ki her türlü küfre ve aşağılığa karşı hidayet ve felahın gür sesiyle mukavemet eden manevi iklimin pırıl pırıl adıdır. Zaten iman, suyun kurumuş toprakları canlandırdığı gibi ölü gönülleri ihya edendir. Fizik ötesine uzanarak gaybın duru kapılarını açıp irfan yolculuğuna çıkartandır.  İman, maddeyi ve manayı birleştirendir. Amacın ve yaratılışın ne olduğunu anlamlandırır. İman, çığlıklar ve çılgın kahkahalar arasında boğulmuş insanı yeniden biçimler, yeni iddialar peşinde istikrarlı, ezelden ebede, faniden bakiye taşıyan müthiş bir mefkûredir. İnsanlığın hayatında muazzam değişimlere kapı aralayan büyük bir inkılaptır.

Evet, gerçekten asrımızın keşmekeşliği ve farklı yönelimleri insanı yutuyor. İmanın mefkûresini anlamayan ve yaşamayan bu boğulmadan kurtulamaz.   İmanı tatmayan ve yaşamayan kişi, benliğini, şahsiyetini, onurunu, öz değerlerini kaybediyor.  Bu yüzden bugün insanlık cehennemi bir uçurumun kenarındadır.  İmandan uzaklaşan kişi en başta kendi eksenini kaybediyor. Daha sonra tolumun çekirdeği olan ailesi ağır bir yara alıyor ve müstakim eksenini kaybediyor.  Her gün ekranlarda ve manşetlerde boy boy ilginç haberler ve yıkımların nedeni bu değil midir? Güçlü bir deprem, önüne geçilmez bir sel, erozyona uğramış bir alanın siren seslerini görüyoruz.

Aslında yaratıcımız; “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et… (Taha/132)’’ şeklinde bir öğretisiyle bize çok derin ve engin bir ufuk açmıştır. Bizi bizden alacak, bizi başta kendi nefsimiz ve yanılgılarımızdan azade edecek bir pencere… Çağın belki de iç içe geçmiş bütün zifiri karanlıklardan kurtaracak ve her an uyanık kalmayı sağlayacak bir kapı açmıştır. İşte tam bu noktada bize düşen görev bu ilahi söyleme yüreklerimizi sonuna kadar açarak doya doya istifade yoluna gitmektir. Yani imanın aksiyon ve eylem halini ilkin kendi benliğimizde ve ailemizde yaşatmaktır.

Zaten hayat ihtiyarlanıyor, insanlar da… Tek çare tek çözüm ve daima diri kalmak için imanın güzelliklerine yapışmak, hem de sımsıkı yapışmak gerekir. Evet, geliyor gelmekte olan… Kaçış nereye ve kime? Bu soru bağlamında tefekkür ettiğimizde her şey bizi aslında Ona çağırıyor.  İman, çağrıya icabettir. Allah’ın öğretilerine ram olmaktır. Bunun ifası için başta nefsimiz olmak üzere buna icabettir.  Ailemiz ise icabetin yaşam alanıdır. Bu yaşam alanından asla taviz vermeyelim. İmanlı bir yaşam alanı hem dünyamızın hem de ahiretimizin teminatı olacaktır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *