Okumak özgürleştirir! Okumak kişiyi
gafletten uyandırır! Okumak kişinin bilgi ve bilinçle donanıp tuzak ve
aldatmacalara karşı teyakkuzda olmasını sağlar.
Okuyan kişi her süslü söze kanmaz, dost
geçinen her kola atılmaz, her türkünün önünde oynamaz. Sahte gülücüklerin
arkasındaki sırıtışı, düşman bakışı görür. Kirli bilgi bombardımanı altında
kurtarıcı diye dayatılan cellatları tanır, onlara âşık olmaz, peşlerinden
sürüklenip hayatını ucuz idealler için harcamaz. Dostunu düşmanını bilecek
ferasete sahip olur. Geleceğini tayin etme hakkını elinde bulundurur.
Ama nasıl bir okuma? Her okuma insanı
özgürleştirmez, bilinç sahibi yapmaz, gafletten uyandırmaz. Öyle bir okuma
olmalı ki özgürleştirsin, bilinç sahibi yapsın, kula kulluktan kurtarsın, dostu
düşmanı tanıtsın, bilgece değerlere, ahlaki erdemlere ulaştırsın. Öyle bir
okuma olmalı ki kişi her tür bağdan, sahte ilahlara esaretten kurtulsun, özü
gür olsun, özgür olsun.
Bildiğiniz gibi kitap fuarları mevsimi
başladı. Okumayı unutan genç nesli tekrar okumayla, kitapla buluşturmak için
fuarlar iyi bir fırsat. Okumayan, okumayla barışık olmayan, kitapla dost
olmayan bir neslin, bir gençliğin bu ülkeye vereceği hiçbir şeyi olamaz.
Okumayan bir gençlik kendini değiştiremez, geliştiremez, özüne dönemez. Bu
anlamda kendine hayrı olmayan bir gençlikten ülkesi ve halkı için hayır
beklemek nasıl gerçekçi olabilir?
Evet, gençliğimiz okumalı, kitaplarla
haşir neşir olmalı. Ama her tür kitapla değil. Gençlerimizi dost kitaplarla
tanıştırmalıyız. Kitap konusunda seçici olmasını sağlamalıyız. Kendisini de
mazlum halkını da ümmetini de özgürlüğe, kurtuluşa, kalkınmaya, uygarlığa,
ahlak ve erdeme kavuşturacak kitaplara yönlendirmeliyiz. Yoksa okuyacağı yanlış
kitaplar, içine gömüldüğü karanlık dünyasını daha da karartacak, esaretini
katmerleştirecek, düşmanının elinde zavallı bir kuklaya çevirecek.
Evet, okumuyoruz, kitapla dost değiliz.
Okuyan küçük bir kısmımız da yanlış okuyoruz, zihnimizi yanlış bir okumanın,
düşman kitapların esaretine mahkûm ediyoruz. Sapkınlığı, ahlaki yozlaşmayı,
sömürgeci kültür akımlarını, ırkçılığı, faşizmi, ateizmi, deizmi, fuhşu,
sömürüyü, egoizmi bu kitapların vasıtasıyla gençliğimize kurtarıcı değerler
olarak sunuyoruz. Bu sapkın fikirlerin bedava misyonerliğini üstleniyoruz.
Sonra da oturup ağlıyoruz. Nedir bu
halimiz diye? Neden bu sömürüden, zulümlerden, dağılmışlıktan, mazlumiyetten,
perişanlıktan, yoksulluktan kurtulamıyoruz diye?
Perişanız! Gözlerimiz ve gönüllerimiz kan
ağlıyor! Emperyalistlere, emperyalist emellere kolay lokma olmaktan
kurtulamıyoruz. Kuzu postuna bürünmüş her kurdun iştahını kabartacak kadar saf
davranıyoruz. Kolay yönlendirilebilen, kolay tuzağa düşebilen, kurtarıcı rolüne
bürünen her güce, yapıya, örgüte, devlete varlığını ve kanını düşüncesizce
sunabilen yığınlar haline gelebiliyoruz.
Ağlayan hep biziz; zenginlikleri
yağmalanan, ülkeleri talan edilen, kadın ve çocukları katledilen, şehirleri
harabeye dönen, birbirlerinin boğazına sarılıp cellatları hesabına
savaştırılan, kaderleri satılmış örgütlere, devletlere emanet edilen yine
biziz…
Kitaba, okumaya dönmenin zamanı geldi
artık. Okumalıyız! Okumalıyız ki kendimize gelelim, özümüze dönelim,
birliğimizi sağlayalım, tuzaklara karşı uyanık olalım, biz olalım, bizden
olanları tanıyalım, kahraman ile haini bir birinden ayırt edebilelim.
Kitaba dönelim: Kitapların anası olan
kitabın gölgesine sığınalım. Okuyalım! Okusaydık bu halde olur muyduk hiç?
0 yorum