Bu yazı, bir durum tespiti ve Müslümanlar olarak kendimize
bir özeleştiridir. Müslüman olsun, sağcı, solcu veya milliyetçi olsun, yarım
asrı geride bırakanlarımızın dilinden düşmeyen deyimlerden biri de “Kahrolsun”
idi. İster yanımızda olsun ister gıyabımızda, hepimiz düşman bellediklerimiz
için “kahrolsun” derdik. Mesela “Kahrolsun Amerika”, “Kahrolsun israil” ve
“Kahrolsun Rusya” sıklıkla haykırdığımız sloganlardandı. O yıllardan bugüne bir
durum değerlendirmesi yaptığımızda, kendi adımıza pek de iç açıcı bir durum
olmadığını görüyoruz. Çünkü onlar hala işgal ettikleri ülkelerimizde her gün
birkaçımızı öldürüyorken ve Kudüs’e bile bayraklarını çekip cesetlerimizin
üstünde zafer naraları atıyorken, bizim cenahımızda kan revan; hüzün var,
feryat var ve figan var! Onlar kendilerine tattırdığımız mağlubiyetleri bile
kısa zamanda kendileri için bir zafere dönüştürebilirken, bizler de
ihtiraslarımıza, mezhepçi ve milliyetçi taassubumuza yenik düşmenin utancı ile
yaşıyoruz! Hayır, utanmayı bile artık unutmuş olmalıyız ki, bize yaptıkları
onca zulümleri bile az görüp bir de her alanda ambargo uygularken, biz geçelim
ambargoda misilleme yapmayı, onların sigaralarından ve meşrubatlarından dahi
vazgeçemiyoruz. Sloganlarımızı o sigaraların dumanına boğdururken, Kudüs
sohbeti yaptığımız masalarda da onların meşrubatları vardır. Bunları küçük
görmeyelim! Mesela dünyadaki Müslümanlar olarak işgalci ve katillerimizin
sigaralarına, yiyecek, içecek ve giyeceklerine ödediğimiz paranın, onların
dünyanın dört bir yerinde üzerimize yağdırdıkları bombalara harcadıkları
paradan bile daha fazla olduğunu belki çoğumuz bilmiyoruz. Bilsek bile gereğini
yapmıyoruz! Hemen sözün burasında soralım kendimize; var mıyız cebimizdeki
sigaralarını çöpe atmaya ve evlerimizdeki meşrubatlarını lavaboya dökmeye?
Bilelim ki, samimiyetimizin delili, attığımız sloganlar değil, hayati derecede
önemli olanlar hariç, onların her şeylerine misliyle koyacağımız ambargolardır.
İşte sloganlarımız ve işte sloganlarımızı yalanlayan eylemlerimiz! Bir yanda
“Kahrolsun israil ve Kahrolsun Amerika” diye bağıranlarımız ve diğer yanda
“Lebbeyk Amerika ve Lebbeyk israil” diyenlerimiz… Sahi, katil, işgalci ve gasıp
olan İslam ülkeleri midir ki, işgalci israil ile “normalleşme antlaşmaları”
yapmak için sıraya dizilmişlerdir? Ümmetin kırmızıçizgisi Kudüs’ü dahi artık
kendisinin başkenti yapan ve hem işgallerini, hem de cinayetlerini aralıksız
sürdüren ve adeta “Lebbeyk israil Lebbeyk” nidaları içerisinde israil ile
normalleşen İslam ülkeleri, neden konu Afganistan’ı tanımaya geldiğinde, hep
bir ağızdan “Lebbeyk Amerika Lebbeyk” diyorlar? Mesela, neden İran İslam
Cumhuriyeti bile Afganistan söz konusu olduğunda, Amerika’nın kendisine yaptığı
onca kötülüklere ve hala uygulamakta olduğu ambargoya rağmen Büyük Şeytan’ın
Afganistan’ı tanımama tehditlerine boyun eğiyor? Mesela, kendilerini İslam
Dünyasının ağır abileri olarak gören Pakistan, Türkiye, Mısır ve Suudi
Arabistan neden insani yardımları Amerika’nın çizdiği sınırlar çerçevesinde
yapıyorlar? Gördüğümüz gibi, ümmet olarak öyle bir zillet hali yaşıyoruz ki,
düşmanlarımızın üzerimize yağdırdığı bombaları kendilerine ödediğimiz sigara,
içecek, yiyecek ve giyecek paralarından karşıladıklarını bile bilmiyoruz! Bütün
bunlardan hareketle diyorum ki, bir yandan yöneticilerimizi, ellerinde
kardeşlerimizin kanı olan ülkelerle giriştikleri ilkesiz ilişkiler nedeniyle
eleştirip mahkûm ederken, diğer yandan kendi samimiyetimizin de kaç kuruş
ettiğini bir hesaplayalım! Ve dualarımızda kahrolmasını dilediğimiz zalimleri
kendi elimizle beslemeyelim!
“Kahrolsun Amerika” ile “Lebbeyk Amerika” seslerimiz birbirine karışırken…
BEKİR TANK
Yorumlar