Eğitim
öğretim müfredatının Müslüman gelişim psikologları ile pedagogların tavsiyeleri
dikkate alınarak revize edilmesi hayati bir öneme haizdir. Müfredat; biyolojik,
psikolojik, ahlaki ve İslami açıdan değerlendirilip sil baştan düzenlenmeli,
farklı aşamalarda müfredata aile eğitimi, mahremiyet ve evlilik konusu ile
nezaket ve görgü kuralları da dâhil edilmelidir. Daha nitelikli bir eğitim
öğretim anlayışını yakalamak adına köklü bir değişikliğe gidilmeli, bunun için
yeni yöntem ve stratejiler takip edilerek eğitim sisteminin temelleri İslami
bir düşünceye oturtulmalıdır.
Mevcut
gelenekçi hocaların yetersizliği konusunda da bir şeyler yapılmalıdır. Söz
konusu gelenekçi hocalarımızın günümüzün evrensel perspektifinden çocuklarımıza
İslam'ı öğretme kabiliyetlerinin olup olmadığından da doğrusu emin değiliz.
Mezhepsel ve meşrebsel aidiyet üzerinden kendini tanımlayan ve bu pencereden
dünyaya bakan ulemanın, ümmetin vahdetini sağlaması, kitleleri peşlerinde sürükleyip
neslimize olumlu anlamda katkı sunabilecekleri alan kısıtlıdır. Kur'an'ın doğru
telaffuz edilmesi ve tonlanmasını amaçlayan tecvit ilmi öğretiminde bir miktar
başarı sağlansa da tedrisat için klasik metottan vazgeçip yeni yöntem ve
stratejilere başvurup teknolojiden gereği gibi faydalanılmazsa çalışmalar nakıs
kalacaktır. İslam Eğitim Felsefesinde çocuklara verilen eğitimin temel amacı,
onların kafalarını sadece soyut ve âtıl dini malzemeyle doldurmak değildir; tam
aksine, insanın manevi ve ben ötesi boyut
ve tutumlarında büyük ve olumlu değişimlerin oluşmasına katkıda
bulunmak, İslam hakkında genel ve anlaşılabilir kavramları kazandırarak şuurlu
bir nesil yetiştirmektir.
Maddi değerler üzerine inşa edilen
Batı medeniyeti, manevi değerleri ve insanın manevi boyutunu ihmal etti. Hem
ilimsiz bilim, içinde yaşadığımız çağın en büyük paradoksunu oluşturdu:
Kendisine inanmayan, kendisini değersiz hisseden ve kendine güvenmeyen, gelişim potansiyelini, sırrını
kavramayan, kısaca kim olduğunu bilmeyen çaresiz insanlar, kertenkele deliğine
sıkışmış psikologların kliniklerinde çare aradı. Batılı psikologlar, terapi adı
altında kendilerine başvuran insanları "normal" ve
"anormal" gibi birtakım isimlerle yaftalayarak oluşturdukları
karamsar tablo karşısında kitlelerin şüpheci bir tavır takınmasına
neden oldular. 'Modern Psikoloji, yüzeysel olarak bazı geçici başarılar getirse
de çevresel kirlenmenin de ana nedeni olan, insanın ruhsal varoluş kirlenmesini önleyemedi.
Ruhsal kirlenme
ve toplumsal çürümüşlüğün önünü alabilmek için Müslüman eğitim psikologlarımız,
Batılı modern psikologların kuyruğuyla meşgul olmaktan vazgeçmelidirler.
Müslüman eğitim psikologları, ahlaki değerler ve dini tutumların gelişimi
hakkında herhangi bir kişiden çok daha fazla bir şey bilmelidirler. Bu bağlamda
taklit edilen ve özdeşleşilen bir modelin önemini düşünürsek, Müslüman eğitim
psikoloğu, çocuklar için dinamik, popüler bir öğretmen; kendisini davasına
adamış, sevimli bir bilge, rol model, genç kuşağın seveceği ve saygı duyacağı
bir kişilik olmalıdır.
Müslüman eğitim psikologları
yöntem, müfredat geliştirme, çocuk büyütme ve yetiştirme uzmanları ve bu büyük
programın gerçekleştirilmesiyle ilgili diğer uzmanlarla yakından çalışırlarsa,
okullarımızdaki İslami eğitim dersleri en etkin ve popüler dersler olacaktır.
Daha da önemlisi, böylece İslam'ı, evlilik, boşanma ve miras hukukundan ibaret
görmeyen, dinamik, kendisini davasına adamış devrimci bir Müslüman neslin
yetişmesinden emin olacağız.
Kuşkusuz,
bu konuda yapılacak araştırmalar büyük külfet gerektirir. Halkı Müslüman
ülkelerin devlet başkanları, ülkenin gerçek ideolojisi ve devletin dini olarak
İslam'a hizmeti ağızlarından düşürmemektedirler. Müslüman halkların oyuyla
iktidara gelen hükümet ya da devlet başkanları, söylediklerinin somut bir
örneği olarak İslam'ın ve ümmetin geleceğini etkileyebilecek bu hayati projeye
kaynak ayırmalıdırlar. Sorunların ehemmiyeti ve benzerliği nedeniyle, ümmetçi
bir bakış açısı ve projesi olarak eğitim konusuna yaklaşılması önerilir.
Eğitim
öğretim müfredatının Müslüman gelişim psikologları ile pedagogların tavsiyeleri
dikkate alınarak revize edilmesi hayati bir öneme haizdir. Müfredat; biyolojik,
psikolojik, ahlaki ve İslami açıdan değerlendirilip sil baştan düzenlenmeli,
farklı aşamalarda müfredata aile eğitimi, mahremiyet ve evlilik konusu ile
nezaket ve görgü kuralları da dâhil edilmelidir. Daha nitelikli bir eğitim
öğretim anlayışını yakalamak adına köklü bir değişikliğe gidilmeli, bunun için
yeni yöntem ve stratejiler takip edilerek eğitim sisteminin temelleri İslami
bir düşünceye oturtulmalıdır.
Mevcut
gelenekçi hocaların yetersizliği konusunda da bir şeyler yapılmalıdır. Söz
konusu gelenekçi hocalarımızın günümüzün evrensel perspektifinden çocuklarımıza
İslam'ı öğretme kabiliyetlerinin olup olmadığından da doğrusu emin değiliz.
Mezhepsel ve meşrebsel aidiyet üzerinden kendini tanımlayan ve bu pencereden
dünyaya bakan ulemanın, ümmetin vahdetini sağlaması, kitleleri peşlerinde sürükleyip
neslimize olumlu anlamda katkı sunabilecekleri alan kısıtlıdır. Kur'an'ın doğru
telaffuz edilmesi ve tonlanmasını amaçlayan tecvit ilmi öğretiminde bir miktar
başarı sağlansa da tedrisat için klasik metottan vazgeçip yeni yöntem ve
stratejilere başvurup teknolojiden gereği gibi faydalanılmazsa çalışmalar nakıs
kalacaktır. İslam Eğitim Felsefesinde çocuklara verilen eğitimin temel amacı,
onların kafalarını sadece soyut ve âtıl dini malzemeyle doldurmak değildir; tam
aksine, insanın manevi ve ben ötesi boyut
ve tutumlarında büyük ve olumlu değişimlerin oluşmasına katkıda
bulunmak, İslam hakkında genel ve anlaşılabilir kavramları kazandırarak şuurlu
bir nesil yetiştirmektir.
Maddi değerler üzerine inşa edilen
Batı medeniyeti, manevi değerleri ve insanın manevi boyutunu ihmal etti. Hem
ilimsiz bilim, içinde yaşadığımız çağın en büyük paradoksunu oluşturdu:
Kendisine inanmayan, kendisini değersiz hisseden ve kendine güvenmeyen, gelişim potansiyelini, sırrını
kavramayan, kısaca kim olduğunu bilmeyen çaresiz insanlar, kertenkele deliğine
sıkışmış psikologların kliniklerinde çare aradı. Batılı psikologlar, terapi adı
altında kendilerine başvuran insanları "normal" ve
"anormal" gibi birtakım isimlerle yaftalayarak oluşturdukları
karamsar tablo karşısında kitlelerin şüpheci bir tavır takınmasına
neden oldular. 'Modern Psikoloji, yüzeysel olarak bazı geçici başarılar getirse
de çevresel kirlenmenin de ana nedeni olan, insanın ruhsal varoluş kirlenmesini önleyemedi.
Ruhsal kirlenme
ve toplumsal çürümüşlüğün önünü alabilmek için Müslüman eğitim psikologlarımız,
Batılı modern psikologların kuyruğuyla meşgul olmaktan vazgeçmelidirler.
Müslüman eğitim psikologları, ahlaki değerler ve dini tutumların gelişimi
hakkında herhangi bir kişiden çok daha fazla bir şey bilmelidirler. Bu bağlamda
taklit edilen ve özdeşleşilen bir modelin önemini düşünürsek, Müslüman eğitim
psikoloğu, çocuklar için dinamik, popüler bir öğretmen; kendisini davasına
adamış, sevimli bir bilge, rol model, genç kuşağın seveceği ve saygı duyacağı
bir kişilik olmalıdır.
Müslüman eğitim psikologları
yöntem, müfredat geliştirme, çocuk büyütme ve yetiştirme uzmanları ve bu büyük
programın gerçekleştirilmesiyle ilgili diğer uzmanlarla yakından çalışırlarsa,
okullarımızdaki İslami eğitim dersleri en etkin ve popüler dersler olacaktır.
Daha da önemlisi, böylece İslam'ı, evlilik, boşanma ve miras hukukundan ibaret
görmeyen, dinamik, kendisini davasına adamış devrimci bir Müslüman neslin
yetişmesinden emin olacağız.
Kuşkusuz,
bu konuda yapılacak araştırmalar büyük külfet gerektirir. Halkı Müslüman
ülkelerin devlet başkanları, ülkenin gerçek ideolojisi ve devletin dini olarak
İslam'a hizmeti ağızlarından düşürmemektedirler. Müslüman halkların oyuyla
iktidara gelen hükümet ya da devlet başkanları, söylediklerinin somut bir
örneği olarak İslam'ın ve ümmetin geleceğini etkileyebilecek bu hayati projeye
kaynak ayırmalıdırlar. Sorunların ehemmiyeti ve benzerliği nedeniyle, ümmetçi
bir bakış açısı ve projesi olarak eğitim konusuna yaklaşılması önerilir.