Mümin bir insan ve dahası, akıllıyım diyen herkes, aynı delikten defalarca ısırılmamalı, tekrar tekrar aynı hataların ceremesini çekmemelidir.

Genel afetlerin ülkemize yaşattığı hüzün ve kederin yanı sıra, ekonomik zararı da milyonlarca, hatta milyarlarca lirayı buluyor. Bakın, 2023 tarihli resmi hesaplara göre, 6 Şubat depremlerinin Türkiye ekonomisine maliyeti 104 milyar doları buldu (bu, Türkiye’nin 1 yıllık GSMH’sinin yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor). Farklı raporlar ve akademik çalışmalarda ise yalnızca konut ve fiziki sermaye yıkımlarının zararının dahi 70 milyar doları bulabileceği tahmin ediliyor.

Kolonları keserek, demirden-çimentodan çalarak bize bu acıları yaşatanlara asla acınmamalıdır. Bedavadan yenen bir yemek ya da ucuzdan yapılan bir tatil uğruna binlerin yüreğinin yanmasına izin verilmemelidir. 

Kontrol ve denetim eksikliği, rüşvet ve şahsi çıkar endişesi, memleketin tabiri caizse anasını ağlattı. Eğer buna dur denmeyecekse, ne zaman ve nasıl harekete geçilecek?
Belediyeler ve Bakanlıklar, ucube organizasyonlara kafa yoracaklarına ve oralara milyonlarca lira akıtacaklarına, halkın güven ve huzuru için mesai harcasalardı…

İşi gücü bırakıp festivallerle uğraşmak, halkı sevindirmiş olmuyor! Uhdemizdeki yapıların prosedürlere uyup uymadığını takip ederek, eksikliklerin giderilmesi için çaba sarf etmeliyiz. Ancak o zaman halkın gerçek anlamda mutluluğunu sağlayabiliriz.

Bolu’daki Grand Kartal Otel’in yangın tedbirleriyle ilgili 10’a yakın eksiği varken, bu eksiklikler giderilmeden nasıl oluyor da otel açık kalabiliyor? İlgili raporlar nasıl göz ardı ediliyor? Otelin geneli için eksiklik raporu varken, otelin bir kısmı için “standartlara uygun” raporunu kim, nasıl verebiliyor? Hiç mi Allah’tan korkmadınız, kuldan utanmadınız!

Bolu Belediyesi, itfaiye birimi veya Kültür ve Turizm Bakanlığı… Her kim burada ihmalkâr davrandıysa kesinlikle hesabı sorulmalıdır.

Depremde de sürekli aynı hikayelerle karşılaşıyoruz. Sorumlular hak ettikleri cezalarla karşılaşmadıkça, binalar yıkılmaya devam ediyor.

Örneğin, Kahramanmaraş merkezli ilk depremde yıkılan Malatya’daki Kırçuval Otel’de 21 kişi vefat etti. Davanın iddianamesinde, otel binasının mimari ve statik projelerinin eksik olduğu, beton malzemesinin yetersiz bulunduğu ve kolon sayısının ilk statik projede 33 iken tadilat statik projesinde 28’e düşürüldüğü belirtilmişti. İlk sarsıntıda bu bina yıkılmasın da ne yapsın?
Bu ihmaller yapılırken, nasıl oluyor da denetimler sonuçsuz kalıyor? Yapılan incelemelerin raporları neden dikkate alınmıyor?

İddialara göre, Bolu’daki yanan otelle ilgili de şöyle bir durum yaşanmış: Turizm, Çalışma ve Spor bakanlıklarından gelen müfettişler, otelde yiyip içmiş, kayak yapmış, tek kuruş ödememiş ve “Otelde eksik yok” raporu vermiş.

Basına yansıyan haberlere göre, otelin çeşitli birimlerinde 6 yıl boyunca çalışan bir personel, denetim için gelen bazı görevlilerin para ödemeden hizmet aldıklarını ve kayak hizmetlerinden ücretsiz yararlandıklarını anlatmış.

Üç yılda 95 milyon liradan fazla gelir elde eden otelin, sömestr ve hafta sonları gibi yoğun dönemlerde Bolu’dan getirilen öğrencileri sigortasız çalıştırdığı; Çalışma Bakanlığı denetimleri öncesinde bu öğrencilerin gizlendiği iddia ediliyor. Yani demek ki önceden haberleri oluyor!
Gecelik iki kişilik odası 38 bin lira olan bir otel, güvenlik tedbirlerinde masraftan kaçınmış ve buna kimse ses çıkarmamış.

Ders alınmadığı müddetçe, aynı musibetlerle karşılaşmaktan kurtulamayacağız. Hep aynı delikten ısırılacağız. Aynı hüzün ve yası tutmaya devam edeceğiz.

Deprem, Yenidoğan Çetesi, Grand Kartal Otel yangını… Hepsi bize aynı dersi veriyor: İyi denetim ve sorumluların hak ettikleri cezayı görmeleri şart!

Artık herkes ders almalı; bu durumu kabullenmeyip direnenler ise “sınıf”tan atılmalıdır!