Hadisi, sünneti inkâr eden, küçümseyen, gereken değeri
vermeyen insanlar her ne kadar Kur’an, İslam aşığı gibi görünseler de,
heyecanlı nutuklarla, süslü püslü kelime oyunlarıyla büyük dava adamları,
davetçiler rolüne bürünseler de aslında onlar yaşanmayan, yaşanamayacak olan bir
İslam istiyorlar. Çünkü sünnetsiz, Hadissiz bir İslam, hayata aktarılması
mümkün olmayacak bir din haline gelecek, sadece bir ideoloji, bir kültür olarak
kalacaktır.
Mangalda kül bırakmayan, din bilgini pozlarıyla bilgiçlik
taslayan bu beyefendilere sormak lazım; bırakın karmaşık cümleler kullanmayı.
Halkın, avamın anlayamayacağı kavramlarla dolu söylevlerinizle kafa ütülemeyi
bırakın. Sadece bize Kur’an yeter, Kur’an her şeyi en ince ayrıntısına kadar
açıklıyor zaten diyen beyefendiler, sünnet ve hadis olmadan nasıl namaz
kılacaksınız? Kur’an’da namazın kılınış şekli, erkanı, abdest alma biçimi var
mı? Hadis olmadan nasıl oruç tutacaksınız, zekat verip hacca gideceksiniz? Toplumsal
hayatı, aile hayatını, ticaretle ilgili kuralları, miras hukukunu hadis olmadan
nasıl tanzim edeceksiniz? Kur’an’da bunlarla ilgili ayrıntılar var mı? Namazın
kaç rekat olduğu Kur’an’da var mı?
Kur’an’la oturup Kur’an’la kalkan bu efendiler Kur’an’ı
anlama, idrak etme, yaşama konusunda da kesinlikle samimi değiller. İşlerine gelen
ayeti alır, işlerine gelmeyeni almazlar. Kur’an’ı kendi heva ve heveslerine
göre yorumlarlar. Ayetleri işlerine geldiği gibi tevil ederler. Görüşlerine,
iddialarına aykırı ayetleri ya görmezler ya da kendilerine uydurmaya
çalışırlar.
Mesela Kur’an, Peygamberin her söz ve tavrının vahi olduğunu
söyler. Peygambere itaatin Allah’a itaat olduğunu emreder. Müslümanların her
konuda Allah’a ve Resulüne danışmasını tavsiye eder. Müslümanlardan Peygamberi
her anlamda örnek almasını ister. Kur’an’ın tefsirinin peygamberin söz ve
davranışı olduğunu ilan eder.
Ama onlar Kur’an’ın bu buyruklarını görmezler. Peygamberin
basit bir aracı olduğunu iddia ederler. Kur’an’a bile bile muhalif davranırlar.
Bu tavırlarını önemsemezler de…
Bu efendiler, sünnet ve hadis olmadan Kur’an’ın sağlıklı bir
şekilde tefsir edilemeyeceğini bildikleri halde bu sapkın anlayışlarında ısrar
ederler. Çünkü onların İslam’ın yaşanması diye bir dertleri yok. İslam’ın hâkimiyeti
diye bir endişeleri yok. Sadece konuşurlar. Eski Yunanistan’da yaşayan sofistler
gibidirler. Hayatlarını yakından incelediğiniz zaman çoğunun İslami bir
yaşamdan uzak olduğunu, İslam’la ilişkilerinin sadece söylemden ibaret olduğunu
görürsünüz.
Bunlar Müslümanların dertleriyle dertlenmezler.
Müslümanların uğradıkları zulüm ve sömürüyü görmezler. Emperyalist güçlerin
İslam dünyasına yönelik tecavüz, işgal ve ifsat faaliyetleri karşısında
kıllarını kıpırdatmazlar. Hedeflerinde İslam düşmanları yoktur. Varsa yoksa
Müslümanlar… Müslümanlarla, İslam mezhepleriyle, İslam kültür mirasıyla,
hayatlarını, ömürlerini İslam’a vakfetmiş ulemayla alay ederler, Firavni bir
tavırla dudaklarını bükerek asırların birikim ve mirasını bir kalemde çizip
atarlar.
Her şeye hurafe derler. Hakla batılı bir birine
karıştırırlar. Saray mollaları ile rabbani İslam âlimlerini, büyük din
bilginlerini aynı kefeye koyarlar. Çünkü cahildirler. Gerçekten hurafe ile
hurafe olmayanı birbirinden ayırt edemezler. Bilgiçlik taslarlar ama bilgileri
yoktur. Kelime oyunu yaparlar. Kavramlarla oynarlar. Ne fıkıhtan ne kelamdan ne
tefsirden ne felsefeden ne mantıktan ne edebiyattan ne siyerden ne
toplumbilimden ne irfandan hiçbir bilgileri yoktur. Çoğu laik okullarda
büyümüş, laik eğitim görmüş, laik bir yaşamın kollarında yaşamlarını
sürdürmüşlerdir. Hayata bakışları bile laikçedir.
Kur’an’la hadisin birbirlerinin rakibi olmadığını bilmezler,
bilmek istemezler. Muhaddislerin, İslam âlimlerinin, mezhep imamlarının
Kur’an’a kendilerinden çok daha düşkün olduğunu, Kur’an’ın ruhuna aykırı hiçbir
hadisi kabul etmediklerini, hadis seçimi konusunda kılı kırk yardıklarını,
hadislerin sıhhat derecesini bilebilmek için binlerce uzman yetiştirdiklerini,
bu alanı bir bilim dalı haline getirdiklerini görmezler ya da görmek işlerine
gelmez. Onların derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek çünkü…